Yusuf Suresinin 23. Ayeti Ne Anlatıyor?

Yusuf suresinin 23. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? “Allah’a sığınırım” âyeti; Yusuf suresinin 23. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Kur’an’da şöyle buyrulur:

وَرَاوَدَتْهُ الَّت۪ي هُوَ ف۪ي بَيْتِهَا عَنْ نَفْسِه۪ وَغَلَّقَتِ الْاَبْوَابَ وَقَالَتْ هَيْتَ لَكَۜ قَالَ مَعَاذَ اللّٰهِ اِنَّهُ رَبّ۪ٓي اَحْسَنَ مَثْوَايَۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ

O da “Hâşâ, Allah’a sığınırım! Zira kocan benim velînimetimdir, bana iyilik edip evini açtı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!” dedi. (Yûsuf, 12/23)

HARAMDAN KAÇ!

Bilgi:

Hz. Yûsuf -aleyhisselâm-’ı kardeşlerinin attığı kuyudan, yoldan geçen bir kervan kurtardı. Onu çok ucuza köle pazarında sattılar. Dönemin devlet adamlarından biri onu satın aldı ve evine götürdü. Eşine, “belki onu evlat ediniriz” diyerek iyi bakmasını söyledi. Yûsuf, o evde büyüdü. Son derece yakışıklı bir delikanlı oldu. Bu durum kadının aklını çeldi ve kadın Yûsuf’a âşık oldu. Kocası evde yokken bütün kapıları kilitleyerek Yûsuf’la olmak istedi. Fakat Hz. Yûsuf -aleyhisselâm- kadının bu davranışı karşısında Allah’a sığındı. Kendine sahip oldu ve kadının teklifini reddedip kaçmaya başladı.

Mesaj:

  1. Nerede olursak olalım Rabbimiz bizi görür.
  2. Haramın bulunduğu ortamdan ateşten kaçar gibi kaçmalıyız.

Kelime Dağarcığı:

Maâzallâh: Allah’a sığınırım.

Felâh: Dünya ve ahiret mutluluğu.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Olacak bu ya, evinde bulunduğu kadın onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kilitledi ve: “Haydi, gelsene!” dedi. Yûsuf hiç tereddüt etmeden: “Böyle bir şey yapmaktan Allah’a sığınırım. O, benim efendimdir. O bana güzel bir mevki verdi ve bana çok iyi davrandı. Doğrusu bunu kötüye kullananlar asla kurtuluşa eremezler” dedi.
  2. Kadın ona sahip olmayı kesinlikle kafaya koymuştu ve zihni hep onunla meşguldü. Eğer Rabbinin kesin delilini görmeseydi Yûsuf da onu arzulamıştı. Ancak biz, kötülüğü ve her türlü hayâsızlığı Yûsuf’tan uzak tutalım diye ona delilimizi gösterip kalbine sebât verdik. Çünkü o, bütün gönlüyle Allah’a bağlanmış samimi ve tertemiz kullarımızdan biriydi.

Evinde Yûsuf’un köle olarak bulunduğu ve onun bakımını üstlenmiş olan kadın, kocasının evde olmadığı bir zamanı fırsat bilerek tüm kapıları sıkıca kapamış ve Yûsuf’la beraber olma arzusunu bütün içtenliğiyle ortaya koymuştu. Böyle son derece çirkin bir talep karşısında Hz. Yûsuf, derhal مَعَاذَ اللّٰهِ (ma‘âzallah!) diyerek Allah’a sığınmıştır. Çünkü nefsin bu nevi amansız istek ve arzularına karşı insanı koruyabilecek olan, ancak yegâne kuvvet ve kudret sahibi Allah Teâlâ’dır. İkinci olarak Hz. Yûsuf, bir taraftan Cenâb-ı Hakk’ın kendisine olan her türlü lutuf, ikram ve ihsanlarını; bir taraftan da kendisini satın alıp bakımını iyi yapmasını hanımına öğütleyen beyefendinin iyiliklerini dile getirerek böyle bir hıyânet içinde asla olamayacağını beyân etmiştir. Zira o, ya peygamber veya peygamber namzedi olarak, ister bizzat Rabbinin, ister O’nun kullarının iyiliklerine karşı hıyânetle mukabele eden; nefsânî arzuları helâl yoldan tatmin imkânı varken, bile bile harama yeltenen zâlimlerin asla kurtuluşa eremeyeceklerini çok iyi bilmekteydi.

Bahsi geçen kadının, Hz. Yûsuf’un nefsinden kâm almaya iyiden iyiye niyet ettiğinde şüphe yoktur. Çünkü o, arzusunu tatmin için Yûsuf’a olan meylini fiiliyâta dökerek kâh teşvik, kâh korkutma çareleriyle ciddi bir şekilde teşebbüste bulunmuştu. Hz. Yûsuf ise böyle bir halde iken dahî, helâli helâl, haramı haram olarak görmüş ve bütün fıtrî husûsiyetleriyle olgunluğa ermiş bir insan olarak yaratılışının gereği olan meyline rağmen, akıl ve iradesiyle onda tam bir tasarrufta bulunarak hissiyatına hâkim olmuştu. Onun, bütün samimiyetiyle dile getirdiği “Ma‘âzallah!” niyazına Allah Teâlâ’nın yardım ve inâyeti yetişmiş ve bu ilâhî yardım onu her türlü kötülükten ve hayâsızlıktan menetmişti. Çünkü Hz. Yûsuf, Allah’ın risâlet emânetini yüklenmek için seçilmiş, ihlasa erdirilmiş, dindâr, sadece Allah’ın rızâsını arayan mümtâz bir kul idi.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

İSLAM’DA HELAL VE HARAMLAR

İslam’da Helal ve Haramlar

CEHENNEM’E GÖTÜREN HARAMLAR

Cehennem’e Götüren Haramlar

HELALLER VE HARAMLAR İLE İLGİLİ AYETLER

Helaller ve Haramlar ile İlgili Ayetler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.