Yusuf Suresinin 39. Ayeti Ne Anlatıyor?
Yusuf suresinin 39. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Hz. Yusuf’un (as.) zindan arkadaşlarına yaptığı tebliği bildiren âyet; Yusuf suresinin 39. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Kur’an’da şöyle buyrulur:
يَا صَاحِبَيِ السِّجْنِ ءَاَرْبَابٌ مُتَفَرِّقُونَ خَيْرٌ اَمِ اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۜ
“Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılara mı, yoksa gücüne karşı durulamaz olan bir tek Allah’a mı (inanıp bağlanmak) daha iyi?” (Yûsuf, 12/39)
ZİNDAN ARKADAŞLARI
Bilgi:
Hz. Yûsuf -aleyhisselâm- zindana atılmıştı. Zindanda iki delikanlı daha vardı. Tanışıp arkadaş oldular. Bir gece rüya gördüler ve Yûsuf’tan rüyalarının tabirini istediler. Çünkü Allah -celle celâlühû-, Yûsuf’a rüya yorumlama kabiliyeti vermişti. Yûsuf -aleyhisselâm-, önce onlara nasihat etti. Hz. İbrahim, İshâk ve Yakub -aleyhumüsselâm-’ın dinine tabi olduğunu, yalnız Allah’a inandığını ve başka varlıkları ilah edinmenin yanlışlığını anlattı. İşte ayette geçen ifadeler de bu nasihatin devamıdır. Yûsuf -aleyhisselâm- zindanı okula çevirmiş, onlara Allah’ı anlatmıştır.
Mesaj:
- Vaktimizi boş işlerle heba etmemeliyiz.
- Dinimize hizmet için tüm fırsatları değerlendirmek gerekir.
Kelime Dağarcığı:
el-Vâhid: Esmâ-i hüsnâdan biri; bir ve tek, yegâne varlık.
el-Kahhâr: Esmâ-i hüsnâdan biri; yenilmeyen, yegâne kudret sahibi.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- “Ey benim hapishane arkadaşlarım! Çeşit çeşit düzme tanrılara inanmak mı daha iyi, yoksa tek olan ve bütün varlığı kudretine boyun eğdiren Allah’a inanmak mı?”
- “Allah’ı bırakıp da kendilerine taptığınız şeyler, sizin ve atalarınızın uydurduğu içi boş birtakım isimlerden ibarettir. Allah onların tanrı ve mabud olabileceklerine dair hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm verme yetkisi yalnız Allah’a aittir. O da, kendisinden başka hiçbir varlığa kulluk yapmamanızı emretmiştir. İşte doğru olan tek din budur; fakat insanların çoğu bunu bilmez.”
Hz. Yûsuf, tebliği esnasında gönüllere tesir edecek yumuşak bir üslup kullanır. Her defasında bir samimiyet ve muhabbet ifadesi olarak “Ey benim hapishane arkadaşlarım” hitabında bulunur. Dinleyenlere böyle gönül alıcı hitapta bulunmak sözün tesirli olması bakımından son derece mühimdir. Nitekim Lokmân (a.s.) oğluna nasihatte bulunurken hep “Evlâdım!” diyerek babalık şefkatini gösteren tatlı bir ifade ile söze başlar. (bk. Lokmân 31/13, 16, 17) Hz. Nûh, boğulmasını istemediği oğluna: “Evladım, oğulcuğum gel bizimle beraber gemiye bin” (Hud 11/42) diye yalvarır. Bu üslup aslında Rabbimizin bize öğrettiği bir şefkat ve merhamet üslubudur. Çünkü Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’de hususiyle mü’min kullarına en yüce bir şeref ifadesi olarak “Ey iman edenler! Ey mü’minler!” diye hitap eder.
İslâm’ı tebliğde en mühim husus, tevhidi yani Allah’ın var ve bir olduğunu bir iman şuuru halinde kalplere yerleştirebilmektir. Bu sebeple Yûsuf (a.s.) da bu husus üzerinde durmaktadır. Rivayete göre Mısır’da insanların taptığı altın, gümüş, demir, ağaç veya taştan yapılmış; büyük, orta ve küçük çeşitli ebatlarda putlar vardı. Hapishanede de yine oradaki mahkumların taptıkları putlar vardı. Hz. Yûsuf hiçbir fayda ve zarar veremeyen, hiçbir şeye güçleri yetmeyen bu putların mı, yoksa tek olan ve sonsuz kudretiyle her şeyi hâkimiyet ve iradesi altında tutan Allah’ın mı hayırlı olduğunu sorarak, hakikati bulabilmeleri için onları tefekküre davet eder. İşin gerçeğini söylemek gerekirse, bu putlar tapılmaya değer birer tanrı değil, hiçbir anlamları olmayan, insanların kendiliklerinden uydurup taktıkları bir takım isim sahibi varlıklardan ibarettir. Bunların isimden başka hiçbir mâna ve muhtevaları yoktur. Hem bunların ma’bud olduklarına dair, hüküm vermeye yetkili tek merci olan Allah Teâlâ, herhangi bir delil de indirmiş değildir. Yani o putlara tapılacağını kanıtlayacak elinizde hiçbir sağlam delil yoktur. Halbuki akıllı bir insanın delili olmaksızın bir şeyin gerçekliğini kabullenmesi ve onun peşinden gitmesi insanlık şerefine yakışmaz. O halde ne olduğu belirsiz putları terk edip gerçek ilâh olan Allah’a kulluk etmekten başka yol yoktur. Zaten gerçek din de budur.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com
YORUMLAR