Yuvanı Cennete Çevirmek İster Misin?

Herhangi bir yuvada hayat yaşıyorsunuz ve yuvanızı cennete çevirmek istiyorsunuz. Peki bunu nasıl yapabilirsiniz? Cennet hayatının zevkine yuvanızda yaşamak istiyorsanız bunları yapmalısınız...

Evlilik hayatında karı koca bağışlayıcı huyu, kendilerine düstur edinmelidirler. Beşer olmak itibariyle insan, her zaman bir olmaz. Neşesiz zamanı da vardır. Böyle bir anda öfke ile bir söz söylenilebilir. Bunu hüccet tutup da işi kinciliğe götürmemelidir. Hoşgörülü ve affedici olmak, hatta unutuvermek ne güzel huydur. Bu ahlâkda olanlar hem kendileri rahat ederler hem de mu- hatablarına güzel bir ders vermiş olurlar.

Kötü huylar; lâyıkıyla Allah Teâlâ’yı bilememek ve O’na karşı sevgi ve bilginin noksanlığın- dan ileri gelir.

Allah Teâlâ’yı seven evliler, Rabblarının sevgi kâsesinden içdikleri için birbirlerine karşı da sev- gilidirler, merhametlidirler. Yemeklerini beraber yerler ve yatağa beraber girerler. Çok duygusuz kadınlar vardır ki hem kocalarını sevdiklerini iddia ederler, hem de bu hususu ihmâl ederler, kocalarına karşı yapılması lâzım geleni esirgediklerinden nankörlerden, zalimlerden olurlar (hastalıklar meşru mazeretler müstesna).

Bilhassa kulluk hususunda yardımcı olmalıdır. Bazı kimselerin uykusu ağır olur, kolay kolay uyanamazlar. Tatlı bir lisanla uyararak namaza kaldırmalıdır. Seherlerde kalkıb ibâdet edenler Allahü Teâlâ’nın mümtaz, seçilmiş kullarıdır.

CENNETTEN BİR YUVA

Herhangi bir yuvada Cenab-ı Hakk’ın emirlerine uygun bir hayat yaşanıyorsa hiç şüphe edilmesin ki orada bulunanlar cennet hayatının zevkini dünyada tatmış olur. Sadırları inşirah halinde olub, her şeyden zevk alırlar. Sevmekden, sevilmekden, yemekden, yedirmekden, giyimden, giydirmekden hülâsa bütün kulluk vazifelerini ifâ- dan. Varlığı severler, yokluğu severler, kulların ayıblarıyla meşgul olmazlar, çünkü daimi olarak kendi ayıblarını düzeltmeğe uğraşırlar.

Allahü Teâlâ’nın emirleri tatbik edilmeyen yaşanmayan bedbaht hanelerde ise dırdırlar, münâkaşalar, bağırmalar, çağırmalar, karşılıklı hakaretler hiç eksik olmaz. Böyle bir hayatın ne zevki olur? Bu kötü haller İslâm dışı ve terbiyesi olmayan gafiller arasında çok görülür.

Kaynak: Aile Saâdeti, Sâdık Dânâ, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.