Zaaf Ne Demek? Zaaf Ne Anlama Gelir?
Zaaf ne demek? Zaaf kelimesinin anlamı nedir? Zaaf kelimesine örnek cümleler...
Zaaf: Zayıflık, dermansızlık. İrade zayıflığı. Düşkünlük anlamlarına gelmektedir.
ZAAF KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Lisanda gerekli gereksiz çokça tekrar olunan kelimelere “pelesenk” denir ki, bu bir konuşma zaafıdır. Hele böyle bir kelime, yakışıksız veya kaba ifâdeli ise, bunun mahzûru çok daha büyüktür. Sâlih insanları incitip uzaklaştıracak bu kötü huy, mü’minlere aslâ yakışmaz. Nitekim bir hadîs-i şerîfte:
“Allah katında en kötü kimse, ağzının bozukluğundan dolayı insanların kendisiyle buluşmayı ve görüşmeyi terk ettiği kimsedir.” buyrulur. (Buhârî, Edeb, 48)
*****
Toplumda madde-mânâ dengesinin mânâ aleyhinde bozulduğu, îman muhabbetinde hızlı erimelerin ve ruhlarda derin kırılmaların yaşandığı zamanlarda ise bu tablo çok daha vahim bir hâl almaktadır. Küçük hesaplar ve dünyevî menfaatler uğruna nice mü’minler arasına dargınlık, kırgınlık ve soğukluk girmekte; cehâlet, bencillik ve duygusuzluklar neticesinde İslâm kardeşliği zaafa uğratılmaktadır.
*****
İslâm kardeşliğini zedelemenin, Allâh’ın merhametinden mahrum bırakan ağır bir îman zaafı olduğu da, âyet-i kerîmelerde şöyle ifâde buyrulur:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (el-Hucurât, 10)
*****
Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri’nin bir talebesi de, düştüğü bir zaaf neticesinde son derece mahcûb olup dergâhtan kaçar. Bir müddet sonra, gönlü harâbeye dönmüş bu talebe, dostlarıyla çarşıdan geçmekte olan Cüneyd-i Bağdâdî’nin gözüne ilişiverir. Talebe, hocasını fark edip utancı sebebiyle derhâl uzaklaşır. Durumu sezen Cüneyd-i Bağdâdî -kuddise sirruh- yanındakilere:
“–Siz dönün, benim yuvamdan bir kuşum kaçmış!” deyip talebesinin ardınca gider.
*****
Bir din düşmanının yaptığı bir duvara bile “aman ne güzel” demekten dolayı kalbe menfî bir tesir ârız olur. Zira onun fiilini veya eserini beğenmek, o Allah düşmanının îtibârını yükselteceğinden, Cenâb-ı Hakk’ın gazabını celbeder. İslâm şahsiyet ve kimliğini zaafa uğratan bu hâl, nice mü’minlerin gaflet gösterdiği bir imtihan handikapıdır.
*****
Allâh’ı ve O’nun sevdiklerini sevmek kadar, O’nun sevmediklerinden kalben uzaklaşmak da îmânın bir sıhhat şartıdır. Hakka ve hayra duyulan muhabbet nisbetinde onun zıddı olan bâtıl ve şerre nefret ve muhâlefet hissi taşımamak, îmandaki zaaf ve kusurun bir göstergesidir. Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Her kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir ve Allah için vermekten uzak durursa îmânını kemâle erdirmiş olur.” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 60)
Bu itibarla kâmil bir mü’min, bütün fikriyâtı gibi hissiyâtını da rızâ-yı ilâhîye göre tanzîm eder. Sevdiğini Allah için sever, nefret ettiğinden de Allah
için nefret eder. Bütün hislerinin temelindeki ölçü; “Allah rızâsına uygunluk”tur.