Zahmet Olmadan Rahmet Olmaz
Elimizde İslâm’ı tebliğ ve tâzîz imkânları varken, birtakım zahmetlere katlanmayıp ten rahatlığını tercih edersek, bize gazi denilmesi revâ mıdır? Ehl-i küfre İslâm’ı götürmezsek, onların azgınlıklarına mânî olmazsak, huzûr-i ilâhîye hangi yüzle çıkarız?!.” diyen İstanbul Fatihi ve ülkeler fetheden nice sultanlar zahmeti rahmet bildiler ve öyle yol aldılar...
Fatih Sultan Mehmed Han, Trabzon Rum İmparatorluğu üzerine sefere çıkmıştı. Şehre arkadan ulaşmak için dağlık ve ormanlık bir araziden geçiliyordu. Bazen baltacılar, önden yol açıyorlardı. Yolun müsait olmadığı bir yerde Fatih’in atı kaydı. Fatih, bir kayaya tutunmak için uğraşırken elleri kanadı. Bu hâli müşâhede eden beraberindeki Uzun Hasan’ın annesi Sârâ Hatun, tam fırsatı olduğunu düşünerek;
“–Oğul! Han oğlu hansın! Bir yüce hükümdarsın! Trabzon gibi küçük bir kale için bunca meşakkate katlanman revâ mıdır?” dedi.
Çünkü Uzun Hasan, Trabzon Rum İmparatorluğu ile akrabalık kurmuş ve bu yüzden annesini, bu seferden vazgeçirmek için Fatih’e ricacı olarak göndermişti.
Fatih, elleri sıyrıklarla dolu olduğu hâlde doğruldu ve dedi ki:
“–Ey ihtiyar ana!.. Sen zannetme ki, çektiğimiz bunca zahmet, kuru bir toprak parçası içindir. Bilesin ki bütün gayretimiz Allâh’ın dînine hizmettir. İnsanları hidâyete kavuşturmaktır. Yarın huzûr-i ilâhîde, yüzümüz kara olmasın diyedir. Elimizde İslâm’ı tebliğ ve tâzîz imkânları varken, birtakım zahmetlere katlanmayıp ten rahatlığını tercih edersek, bize gazi denilmesi revâ mıdır? Ehl-i küfre İslâm’ı götürmezsek, onların azgınlıklarına mânî olmazsak, huzûr-i ilâhîye hangi yüzle çıkarız?!.”
RAHMET ANCAK HAK YOLUNDA ZAHMET İLEDİR
Allah yolunda gayret şuurunu anlamakta, Barbaros Hayreddin Paşa’nın anlattığı şu hâdise de pek ibretlidir:
“Bir defasında kazandığım büyük fetihlerin verdiği yorgunluk sebebiyle biraz da dinlenmek istedim. Bu sebeple yeni sefere kendim gitmeyip Sinan Paşa’yı yolladım. O gece rüyamda bana;
«–Ey Hayreddîn! Yalan dünyada rahat yoktur. Rahat ancak cennet-i a‘lâdadır. Hemen gayret eyle; bil ki Allâh’ın yardımı seninledir!..» dediler.
Uyanınca kendi kendime;
«–Bu erenlerin himmetidir. Şükürler olsun beni büyük bir hatadan kurtardılar.» deyip çok sadakalar dağıttım ve nice fakirleri doyurup giydirdim.”
Mehmed Âkif, o günlerin muhteşem gayretini şöyle anlatır:
Zannetme ki ecdâdın asırlarca uyurdu,
Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu?
Üç kıt‘ada yer yer kanayan izleri şâhid,
Dinlenmedi bir gün o büyük, şanlı mücâhid!..
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Aralık Sayı: 154
YORUMLAR