Zâlimler Topluluğuyla Oturma!
Ecdâdımız; “Defʼ-i mefâsid, celb-i menâfîden evlâdır.” demişlerdir. Yani kötü ve zararlı şeylerin def edilmesi, iyi ve faydalı şeylerin kazanılmasından daha öncelikli ve mühimdir.
Zâlim ve fâsık kimselerin menfî tesirlerine mâruz kalmaktan sakınmak, sâlihlerin feyiz halkasına dâhil olmaktan da önce gelen bir zarûrettir. Nitekim İmâm Gazâlî Hazretleri, nasihatlerinden birinde buyurur ki:
“Evlâdım! Son derece dikkat edeceğin bir husus varsa, o da kimlerle düşüp kalktığındır. Şunu iyi bil ki, bir sepet sağlam elma, içindeki bir çürük elmayı sağlama çıkartamaz. Fakat bir çürük elma, hepsini çürütebilir. Bunun için dâimâ sâlihlerle düşüp kalk!”
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, sâlihlerle beraber olup fâsıklarla ihtilâttan sakınmanın ehemmiyetini ne güzel ifâde buyurmuştur:
“İyi arkadaşla kötü arkadaşın misâli; misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan ikram eder veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince; o, ya senin elbiseni yakar, yahut da onun pis kokusu sana sirâyet eder.” (Buhârî, Buyû, 38)
Görüldüğü üzere insanın rûhî temâyülleri, yakınında bulunanlara istîdatları nisbetinde -az veya çok- fakat mutlakâ sirâyet eder. Üstelik hâllerdeki sirâyet, sirâyet eden hâlin “müsbet” veya “menfî” olmasına da bağlı değildir. Her hâlükârda intikal gerçekleşir. Yeter ki bu yakınlıkta “muhabbet” ve “ünsiyet” bağları bulunsun.
MÂNEVİ HAYATIN KANSERİ
Yani muhabbetle yaklaşılan sâlih kimselerden gönüllere huzur ve ferahlık aksettiği gibi, gâfil ve fâsık kimselerden de sıkıntı ve kasvet akseder. Zira gül, sümbül, karanfil gibi nâdide çiçeklerle bezenmiş bir bahçe üzerinden esen bir meltem, gittiği yerlere gönülleri mest eden hârika râyihalar götürürken; bunun aksine, kokuşmuş mezbele ve leşler üzerinden geçip gelen bir rüzgâr da o çirkin kokuları etrafa yayar; böylece nefesleri tıkayıp ruhları daraltır. Dolayısıyla zâlimler, fâsıklar ve nefsânî bir hayâta dalarak Allâhʼı ve âhireti unutan gâfillerle ülfet ve ünsiyet, mânevî hayâtın âdeta kanseridir. Bunun içindir ki Cenâb-ı Hak, etraflarına dâimâ kötü tesirler yayan münkirlerden sakınma hususunda şöyle buyurmaktadır:
“Âyetlerimiz hakkında ileri-geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zâlimler topluluğu ile oturma.” (el-En’âm, 68)
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlâkından 2, Erkam Yayınları, 2012