Zamanın Tanıkları

“Zamanın Tanıkları” kitabında bize kendi dünyalarını açanlar kimler?

Bilgi denilince akan suların kesildiği zamanlara ulaştık. Yol gösterici olarak bilimin öne çıkarılması aslında Pozitivist dünya görüşünün özelliklerindendi. Böyle bir vitrin metafizik dünya anlayışına yer vermiyor, bu da onlara hâkimiyet alanı oluşturuyordu. “En hakiki mürşit ilimdir” denilerek yapılanları düşünmek zorundayız.

Sembollerle aklın dünya ve ötesini kavrama becerisi ve feraseti olan ilimden ne kadar yararlanabiliriz? Varlık, bilgi, ahlâk diye sıralayabileceğimiz insani varoluş alanlarının künhüne vakıf olmak için ilim bize ne verebilir? Verilenlerden nasıl yararlanabilir, medeniyet araç ve gereçlerini nasıl çıkartabiliriz?

İnsan beden ve ruhtan meydana gelen özgür iradeli bir varlıktır. Binlerce yıldır devam dünya hayatında insan biriciktir ve şahsiyet sahibi yaratılmış bir varlıktır. Dünyada bulunmak bir imtihan vesilesidir ve öteki âlemlere hazırlık yeridir. İnsan yaratıcının halifesidir, amacı dünya ahiret dengesini kurarak imtihanda başarılı olmaktır.

Peki bu nasıl sağlanacaktır?

Okuyup yazarak hayatımızı geçiriyor tefekkürle de yolumuzu çiziyoruz. Yazılı metinlerin sıkıcı olduğunu düşündüğümüzde “ah konuşuyor gibi yazılsaydı” diye hayıflandığımız olur. Sohbet tadında olan edebi türler röportaj kitaplarıdır.

ZAMANIN TANIKLARI

“Zamanın Tanıkları” adıyla yayınlanan kitap tam da bu tarzın özelliklerini taşıyor. Eskilerin “Abide Şahsiyetler” diye bildikleri kişilerin konuşmalarını dinlemek bahtiyarlıktı, şimdi buna röportajlarla ulaşabiliyoruz. Günümüz fikir hayatına yön verenlerin neler yaşadıklarını kendi ağızlarından dinlemek ne büyük bir erdem! Doğum, aile hayatı, köy, kent, öğretim hayatı, aşklar, çileler, milli ve manevi duygular, akide boyutunda yaşananlar, hapishane, mahkemeler, sürgünler ve daha neler, neler.

“Zamanın Tanıkları” kitabında bize kendi dünyalarını açanlar kimler mi? Hayreddin Karaman, Hekimoğlu İsmail, Süleyman Uludağ, Kemal Kelleci, İsmail Kazdal, Üstün İnanç, Şule Yüksel Şenler, Rasim Özdenören, Reşat Şen, Atasoy Müftüoğlu, Sadık Albayrak, İhsan Süreyya Sırma, Yılmaz Yalçıner, Bekir Karlığa, İsmail Kıllıoğlu, Metin Önal Mengüşoğlu, Beşir Eryarsoy, Ali Haydar Haksal, Ömer Özbay, Emine Şenlikoğlu, Hamza Türkmen, Burhan Kavuncu, İlhan Akıncı, Hasan Aycın, İsmet Uçma, Mahmut Erol Kılıç.

Fikirleri ve davranışlarıyla öncü insanların samimi, kuşatıcı, duru, özgün, etkileyici ve sürükleyici diyaloglarıyla oluşturulan bu kitap elinizden düşmeyecek, okudukça ilerleyen sayfalarda sizi bekleyen hoş hatıralara şahit olmanın tadıyla göneneceksiniz. “Demokrasi modern zamanların dekorudur”, “Dini bilgi avamlaştırılmamalı” (Sh.182), “Müslümanların bir derdi vardı. O dert yok oldu. Oysaki derdi olmayan insan olmaz.” Feridüddin Attar Öğütler kitabında diyor ki “Dostum, pazara git kendine bir dert satın al. Bulamazsan gel benden ödünç al”… Derdi olmayan seküler olur. Gider, gezer, yer, yaşar” (Sh.169) işte kitaptan birkaç hikmet.

Kitaptan ülkemiz sosyal olayları ile ilgili örnekler de ilginç. Süleyman Uludağ’ın tahsil hayatını sürdürmek için küçük kardeşi Osman’ın nüfus cüzdanıyla eğitim öğretim hayatının tamamlayıp okul çevrelerinde Osman diye çağırılması, çizer Hasan Aycı’nın sekiz yaşına kadar yürüyememesi, Malatya’da şeyhlik yapmanın zorlukları, tercüme kitapların fikir hayatımıza etkileri, Milli Görüş, Mavera dergisi ve çevresi, Büyük Doğu ve Necip Fazıl hakkında hiç bir yerde okuyamayacağınız bilgiler “Zamanın Tanıkları” kitabında.

Soruları hazırlayan Emeti Saruhan geniş araştırmasıyla dikkati çekiyor. Bu kitapla fikir ve amel dünyanıza yeni pencereler açacak, bu tarz kitapların hep takipçisi olacaksınız.

Zamanın Tanıkları, Emeti Saruhan, Pınar Yayınları, 2014, İstanbul.

Kaynak: Ali Büyükçapar, Altınoluk Dergisi, Sayı: 439

İslam ve İhsan

ORTAÇAĞ’A DAMGA VURMUŞ MÜSLÜMAN BİLİM ADAMLARI

Ortaçağ’a Damga Vurmuş Müslüman Bilim Adamları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.