Zâriyât Suresi 12. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Zâriyât Suresi 12. ayeti ne anlatıyor? Zâriyât Suresi 12. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Zâriyât Suresi 12. Ayetinin Arapçası:

يَسْـَٔلُونَ اَيَّانَ يَوْمُ الدّ۪ينِۜ

Zâriyât Suresi 12. Ayetinin Meali (Anlamı):

Alaycı bir edayla: “Geleceği söylenen şu hesap günü de ne zamanmış?” diye soruyorlar.

Zâriyât Suresi 12. Ayetinin Tefsiri:

اَلْحُبُكُ  (hübük), sözlükte “sıkı bağlayıp sağlamlaştırmak; kumaşı sıkı, güzel ve sağlam bir şekilde dokumak” demektir. Göğün sahip olduğu “hübük”le alakalı şu izahlar yapılır:

    Muntazam, güzel ve süslü yaratılış. Nitekim az önce belirtildiği gibi dokumacının kumaşı güzelce dokuması bu kelime ile ifade edilir.

    Yıldızlar ve yıldız kümeleri.

    Yollar, yörüngeler. Nitekim rüzgârların esmesiyle çöllerin kumlarında ve durgun suların üzerinde meydana gelen dalgalara, yosma yapılmış saçlardaki kıvrımlara “hübük” denilir. Bu yollar ve yörüngeler, meleklerin hareketi, Allah’ın emirlerinin tebliği ve yerdeki şuurlu varlıkların amellerinin yükselmesi için de geçiş güzergâhlarıdır.

    Güçlü, çetin ve sağlam. “Üstünüzde yedi kat sapasağlam gök bina ettik” (Nebe’ 78/12) âyeti bu mânaya işaret eder.

    Çokça hareket eden.

Bunların hepsi gök için geçerli ve uygun düşecek mânalardır. Bu vasfıyla göğe yemin edilip peşinden “Siz Peygamber ve Kur’an hakkında çelişkili görüşler içindesiniz” (Zâriyât 51/8) buyrulması arasında şöyle bir irtibat kurulabilir:

Sahip olduğu çeşit çeşit gök cisimleri, galaksileri, sistemleri, yörüngeleri ve bunlara ait hareket nizamlarıyla gökler gerçekten çok sağ­lam, ince ve sanatkarâne bir denge içermektedir. Bu çeşitlilikle beraber akılları hayrete düşüren bu güzellik, nizam ve âhenk ise şüphesiz ilâhî kudretin azametini ve sonsuzluğunu göstermektedir. Dolayısıyla akıllı insanlara yaraşan, bu kesret âleminin ötesindeki ve temelindeki vahdeti idrak edebilmek, tevhide ulaşmak, Allah’ın varlığını ve birliğini kavramak, böylece tevhide yaraşmayan ve bir­birini tutmayan söz ve davranışlardan kaçınarak sadece tek olan Allah’a kulluk etmektir.

Burada Peygamberimiz (s.a.s.) ve Kur’an hakkında sihirbaz ve sihir, şâir ve şiir, kâhin ve kehânet suçlamalarında bulunan; bir tarafta Allah’ın her şeyin yaratıcısı olduğunu söylediği halde bir taraftan putlara tapan; kıyâmetle alakalı inkâr ve şüphe bakımından farklı durumlar sergileyen müşrikler kınanmakta ve onlardan bu hallerini düzeltmeleri istenmektedir. Değilse sapıklığı baştan kabullenerek ilâhî hakîkatleri yalanlayan; hidâyet, iman, ilim ve irfana kapılarını kapatıp derin bir cehâlet çukuruna gömülen; alaylı alaylı “Sizin iddia ettiğiniz bu hesap günü de ne zamanmış?” diyen gâfiller, mutlaka cehennemde bu yaptıklarının cezasını çekecekler; dünyada çıkardıkları fitnelerin bedelini âhirette ateş üzerinde dağlanarak ödeyeceklerdir.

Buna karşılık, kâmil bir iman, büyük bir tevazu ve mahfiyet, tam bir teslimiyet ve samimiyetle Allah’a kulluğa devam edenlere gelince:

Zâriyât Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Zâriyât Suresi 12. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.