Zarûrât-ı Hamseyi Muhafaza Edelim

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Zarûrât-ı Hamseyi Muhafaza Edelim” başlığıyla yayınlandı.

“Zarûrât-ı Hamseyi Muhafaza Edelim” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde; İslam’ın gönderiliş hikmetlerinden birinin erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmek olduğu vurgulandı.

Hutbede, zarûrât-ı hamseyi yani korunması gereken beş temel hakkı muhafaza ettiğimizde Rabbimizin rızasına nail olacağımız ifade edildi.

İşte 05.07.2024 tarihli cuma hutbesi...

ZARÛRÂT-I HAMSEYİ MUHAFAZA EDELİM

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve esenlik dini İslam’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir. Mümin de insanların canları ve malları konusunda kendisine karşı emniyet hissettikleri kişidir.”[2]

Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın gönderiliş hikmetlerinden biri de hak ve hakikatin, huzur ve barışın, adalet ve iyiliğin, merhamet ve muhabbetin hâkim olduğu erdemli ve güvenilir bir toplum inşa etmektir. İslam dini, böyle bir toplumu inşa etmenin yolunu bizlere öğretmiştir. Bu yol; yaratılmışların en değerlisi olan insanın canını, dinini, malını, aklını ve neslini korumaktan geçer. Zarûrât-ı hamse olarak adlandırılan bu beş temel hakka sahip çıkmak farz, hangi sebeple olursa olsun bunlara zarar vermek ise haramdır.

Değerli Müslümanlar!

Yüce Rabbimizin gönderdiği bütün peygamberlerin ortak amacı; canın, dinin, malın, aklın ve neslin emniyetini sağlamaktır. Rahmet elçileri, hayatları boyunca gönüllerin imanla buluştuğu, zihinlerin ilimle donatıldığı, hiçbir cana kıyılmadığı, hiçbir mala zarar verilmediği, nesillerin ifsat edilmediği bir medeniyet inşa etmek için çalışmışlardır. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’in hayatı da böyle bir medeniyeti oluşturmakla geçmiştir. Allah Resûlü (s.a.s), güvenilir bir insan olmanın ve insanlarla güzel geçinmenin yollarını bizlere göstermiştir. Sevgi ve saygı, adalet ve merhamet, iyilik ve muhabbet, hoşgörü ve nezaket gibi değerleri her daim bizlere hatırlatmıştır. Çevremize huzur ve güven vermemizi, toplumu ifsat eden her türlü söz ve davranıştan uzak durmamızı tavsiye etmiştir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bu hususta bizleri şöyle uyarmıştır: “Mümin, bal arısına benzer. Bal arısı gibi hep güzel, temiz, helal şeyler yer. Hep güzel şeyler üretir, hep iyiliklerin peşinden koşar. Hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder.”[3]

Aziz Müslümanlar!

Bizler, zarûrât-ı hamseyi yani korunması gereken beş temel hakkı muhafaza ettiğimizde Rabbimizin rızasına nail oluruz. Dünyada huzur ve güven hâkim olur. Ahiretimiz ebedi mutluluk yurduna dönüşür. Bu haklara gerektiği gibi sahip çıkamaz isek toplumda kavga ve kargaşa, kin ve husumet ortaya çıkar. Hüzün ve keder, acı ve ıstırap etrafımızı kuşatır. Nitekim Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarır: وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُص۪يبَنَّ الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَٓاصَّةًۚ  “Sadece zulmedenlere dokunmakla kalmayıp herkese sirayet edecek olan azaptan sakının.”[4] O halde, insanın insana, komşunun komşuya, herkesin birbirine güvendiği bir toplum inşa etmenin gayretinde olalım. Sevgi, şefkat ve merhametle birbirimize muamele edelim. Kalp kırmayalım, gönül incitmeyelim. Birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim.

Değerli Müminler!

Önümüzdeki Pazar, Muharrem ayının ilk günü. 1446. Hicri yıla kavuşacağız inşallah. Allah Resûlü (s.a.s), Muharrem ayını “hürmete layık”[5] olarak nitelemiş, Ramazandan sonra en faziletli orucun bu ayda tutulan oruç olduğunu bizlere haber vermiştir.[6]

Hicri yeni yılımızın; birlik, beraberlik ve kardeşliğimizin pekişmesine, insanlığın huzur ve iyiliğine vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Dipnotlar:

[1] Bakara, 2/208. [2] Tirmizî, İman, 12. [3] İbn Hanbel, II, 199. [4] Enfâl, 8/25. [5] Müslim, Sıyâm, 203. [6] Tirmizî, Savm, 40.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.