Zavallı Bir Cahil, Günahkâr Bir Bilgiliden İyidir
Şeyh Sâdî buyurur: “Yoldan çıkmış zavallı bir câhil, günahtan çekinmeyen bilgili kimseden daha iyidir. Çünkü câhil, körlüğü sebebiyle yoldan çıkmıştır. Bilen kimse ise iki gözü gördüğü hâlde kuyuya düşmüştür.”
İlmin hakîkati, Hakkʼın rızâsı istikâmetinde yaşanmasıyla ortaya çıkar. Yaşanmayan bir ilim, âyet-i kerîmede de buyrulduğu üzere; “kitap yüklü merkep misâli” [1] mânâsız bir hamallıktır. İlim, kişiyi hakîkate, hayra, takvâya, sâlih amellere sevk ediyorsa faydalı ilimdir. Yoksa İblisʼte de ilim vardı, Kârun da ilim sahibiydi. Fakat onlar, ilmi, benliklerini palazlandırmanın vâsıtası kılmışlar, dehşetli bir gurur ve kibir bataklığına sürüklenmişlerdi.
İLMİYLE ÂMİL BİR ÂLİM OLMAK
Öte yandan ilmi zihne depolamak da kâfî değildir. Mühim olan, ilmin gerektirdiği olgunlukta bir şahsiyet ve karakter sergilemektir. Bu takdirde ilim, irfâna dönüşerek sâlih amellerin vücut bulmasına vesîle olur. Aksi hâlde davranışlara istikâmet vermeyen bir ilim, kuru bir hamallık ve faydasız bir yorgunluktan başka bir şey değildir.
FAYDA VERMEYEN İLİM
Nitekim Peygamber Efendimiz -sallâllahu aleyhi ve sellem- de:
“Allâh’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşû duymayan kalpten, doymak bilmeyen nefisten ve kabûl edilmeyen duâdan Sana sığınırım.” niyâzında bulunmuştur. (Müslim, Zikir, 73; Nesâî, İstiâze, 13, 65)]
Cenâb-ı Hak, içinde yaşadığımız hikmetler dershânesinden gerekli dersleri alabilmeyi ve aldığımız dersleri hâl ve davranışlarımıza yansıtabilmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Âmîn!..
Dipnotlar: 1) Bkz. el-Cum’a, 5.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler, Erkam Yayınları