Zayıflık ve Liyakatsizliğin İfadesi
İtidâli bozan en mühim âmillerden biri olan öfke, insanın zayıflık ve liyâkatsizliğinin bir ifadesidir. Aklî dengenin kısmen zaafa uğramasıdır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Âl-i İmrân, 134)
Ebû Derdâ -radıyallâhu anh-, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e;
“–Bana cennete götürecek bir şey öğret (yâ Rasûlâllah!..)” deyince; Fahr-i Kâinât Efendimiz kendisine;
“–Öfkelenme!” buyurmuştur. (Tirmizî, Birr, 63/2007)
Hayat kitabının öfke faslı, bir fâcia tarihidir. Bu vahim tehlikeden kurtuluş çaresi ise; bu hoşa gitmeyen feveran karşısında kardeşlik ve sabır gücünü kullanmak, muvâzeneyi bozmadan sükûnete bürünebilmektir.
Öfkeye kapılmak, akıl ve muvâzeneyi sarsar. Bu sebeple; öfkeyi mağlûp edebilmek için, abdest almak, eûzü besmele çekmek, ayakta ise oturmak gibi sakinleştirici tavsiyeler vârid olmuştur. Sakinleşen insan tefekkür eder. Öfkenin kontrolsüzlüğünden muhafaza olur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Yıl: 2017 Ay: Temmuz Sayı: 149