Bu Soruların Cevabını Okumadan Zekât Vermeyin!

Zekat kimlere verilir?... Zekat verilmesi gereken mallar nelerdir ve miktarı nedir?... Zekâtın farz olmasının şartları nelerdir?... Zekatın geçerli olması için gereken şartlar nelerdir?... Zekât yüzde kaç olmalı? Zekât ile ilgili tüm bu soruların cevabını bu yazıda bulabilirsiniz.

ZEKAT KİMLERE VERİLİR?

Allâh Teâlâ buyurur:

“Sadakalar (zekâtlar), Allâh’tan bir farz olarak ancak fakirlere, miskinlere (düşkünlere, zekât toplayan) memurlara, gönülleri (İslâm’a) ısındırılacak olanlara (müellefe-i kulûb’a), kölelere, borçlulara, Allâh yolundakilere ve yolda kalmışlara mahsustur. Allâh en iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (et-Tevbe, 60)

Bu âyet-i kerîme zekatın verileceği yerleri açıkça belirtmektedir. Bunlar:

  • 1- Fakirler: Dînen zengin sayılmayanlar, yâni nisab miktarı mala sahip olmayanlar. Böyle kimseler, iş ve güç sahibi olsalar da zekat alabilirler.
  • 2- Miskinler: Günlük yiyeceği olmayanlar, aşırı fakirler.
  • 3- Zekat Memurları.
  • 4- Müellefe-i kulûb: Kalbi İslâm’a ısındırılacak kimselerdir.
  • 5- Köleler: Kölelikten kurtulacak kimselere zekat verilir, ancak zamanımızda kölelik kalkmıştır.
  • 6- Borçlular: Borcu malından fazla kimselere zekat verilebilir.
  • 7- Allâh yolundakiler: Allâh yolunda cihad edenler, hac için yola çıkıp yolda parasız kalanlar ve Allâh için ilim tahsil edenlerdir.
  • 8- Yolda kalmışlar: Memleketinde zengin bile olsa parası biten yolculara da zekât verilebilir.

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

ZEKÂT VERİLMESİ GEREKEN MALLAR VE MİKTARI

Nisab, koyun ve keçide kırk, sığır ve mandada otuz, devede ise beştir.

Altın için nisab 81 gram, gümüş için ise nisab 561 gramdır.

Altın ve gümüş için nisab sabit ise de hayvanlarla ilgili nisab ve verilecek zekat miktarı sayı arttıkça değişir.

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

ZEKATIN FARZ OLMASININ ŞARTLARI NELERDİR?

Zekâtın Farz olmasının şartları şunlardır

  • 1- Zekat verecek kimse müslüman, akıllı, ergenlik çağına gelmiş ve hür olmalıdır.
  • 2- Temel ihtiyaç ve borcundan başka nisab miktarı mala sahip olmalıdır.
  • 3- Eldeki mal hükmen ve hakikaten artıcı olmalıdır.
  • 4- Zekatı verilecek mal üzerinden bir kamerî yıl (354 gün) geçmelidir.
  • 5- Zekatı verilecek malın kişinin tam mülkiyetinde olması gereklidir.

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

ZEKÂTIN GEÇERLİ OLMASI İÇİN GEREKEN ŞARTLAR NELERDİR?

Niyet

Genel olarak diğer ibadetlerde olduğu gibi zekâtta da niyet şarttır. Hz. Peygamber (s.a.s): “Ameller niyetlere göredir” (Buhârî, Bed’ü’l-Vahy, 1; Müslim, İmâre, 155) buyurmuştur. Zekâtı vermek bir amel ve namaz gibi bir ibadettir. Bu yüzden nafile sadakadan onu ayırmak için niyet şarttır.

Zekâtı yoksula verirken veya zekât için bir mal ayrılırken bunun zekât olduğuna kalben niyet edilmesi gerekir. Dil ile söylenmesi şart değildir. Hatta bir malı yoksula zekât niyetiyle verirken, bunun bir bağış veya borç olarak verildiğini söylemek de zekât olmasına engel değildir.

Niyetin, zekâtı ödeme zamanına yakın olması gerekir. Çünkü topluca ayrılan zekât, ihtiyaç sahiplerinin durumuna göre parça parça veya değişik zamanlarda verilebilir. Bu yüzden bir malı zekât olarak ayırırken niyetlenmek yeterlidir. Çünkü bunda zekât verene kolaylık vardır. Nitekim tutulacak bir oruca da akşam güneş battıktan sonra niyetlenmek caizdir.

Bir kimsenin zekât olarak ayırdığı mal kaybolsa veya çalınsa yahut telef olsa, zekât borcu üzerinden düşmez. Bunun bedelini vermesi gerekir. Çünkü geride kalan malından zekâtı çıkarıp vermesi mümkündür.

Temlik

Verilecek zekâtın geçerli olması için temlik şarttır. Temlik; zekât olarak verilecek mal veya nakit paranın mülkiyetini zekâtı alan kimseye nakletmek demektir.  Bu yüzden mübah kılmak mesela sofrasına alıp ikramda bulunmak temlik niteliği taşımadığı için zekât yerine geçmez. Nafile sadaka olur. Zekât akıl hastasına veya temyiz gücüne sahip olmayan çocuğa verilemez. Ancak onlar adına anne, baba, vasi veya veli gibi, onu temsil eden kimselere verilebilir.

Zekâtta temlik şartının dayandığı delil, “zekâtı veriniz” anlamındaki âyetlerdir. Bu âyetlerdeki vermek, malın mülkiyetini karşı tarafa geçirmek demektir. Diğer yandan “Sadakalar, (zekâtlar) ancak fakirlerin, miskinlerin… hakkıdır” (Tevbe, 9/60) âyetinde sayılan sekiz sınıfın başına getirilen “lâm” harf-i cerri temlîk ifade eder. Yani zekâtın mülkiyetinin bu sekiz sınıfa veya bu sınıflardan birisine nakledilmesi gerekir.

Mâlikîler zekâtın ödenmesi için ayrıca üç şart daha ileri sürmüşlerdir.

a) Zekâtın, farz olduktan sonra ayrılıp verilmesi,

b) Zekâtın onu hak eden kişilere verilmesi,

c) Zekâtın, malın aynından yani kendisinden olması.(Zühaylî, age, II, 753)

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, İslam İlmihali, Erkam Yanları, 2011, İstanbul

ZEKAT YÜZDE KAÇ OLMALI?

Zekât, kamerî seneye göre, yâni 355 güne göre yüzde 2.5 verilir. Fakat bugün ticârî müesseseler şemsî yıla göre hesap yapmaktadırlar. Şemsî yıl ise 365 gün olduğundan aradaki 10 günlük farkı da zekâta ilâve etmek lâzımdır. Yâni zekât, yüzde 2.5 ise de, şemsî sene itibâriyle yüzde 2.6’ya yaklaşmaktadır.

Zekâtın hesâblanmasında dikkate alınması gereken bir diğer husûs da enflasyondur. Bugün yılda % 100’e yakın bir değer kaybı sebebiyle zekâtın bir sene içinde muhtelif zamanlarda îfâsı hesâba katılınca farzıyyeti ânındaki değere sâdık kalabilmek için zekâta âid meblağın sâbit bir değere endekslenmesi de zarûrîdir. Aksi hâlde zekât meblağı, kırkta birin altına düşer. Muhtaç mağdur olur; zekât ibâdeti eksik kalır.

Kaynak: İslam İman İbadet, Osman Nuri Topbaş

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.