Zekat, Sadaka, İnfak ve Hikmetleri

Zekat nedir veyahut ne demektir? Zekat ve sadaka vermenin, infak etmenin hikmetleri nelerdir?

Zekât, belli bir miktarın üzerinde mala sahip olan zenginlerin, mallarından %2,5 nisbetinde fakirlere, yoksullara, zekât toplayan memurlara, gönülleri İslâm’a ısındırılacak olanlara, hürriyetlerini satın almaya çalışan kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışanlara, yolda kalanlara vermesidir. (Tevbe, 60)

Hayvanlar ve toprak mahsulleri de zekâta tâbîdir. Her birinin hesapları farklı farklı yapılır. Toprak mahsullerinin zekâtına “öşür” denir. Sadaka ve infâk kelimeleri ise her ne kadar zaman zaman farz olan zekât mânâsına kullanılsalar da daha çok nâfile olarak muhtaçlara yapılan yardımları ifade ederler.

Zekât, varlıklı insanların servetlerine aldanarak azgınlaşmalarını ve muhtaçların zenginlere karşı kin ve hased gibi menfî temâyüllere kapılmasını engelleyerek ictimâî hayâtı korur, fertleri birbirine kardeşlik ve muhabbetle bağlar. Zenginlerle fakirler arasındaki mesafeyi asgarîye indirir. Fakirlerin sayısını yok denecek kadar azaltarak, bu sebeple meydana gelen birçok tatsız hâdisenin önüne geçer. Nitekim Halife Ömer bin Abdülazîz, zekât memurunu Afrika ülkelerine göndermişti. Memur, malları dağıtamadan geri getirdi. Çünkü zekât alacak kimse bulamamıştı. Bunun üzerine Halife de bu paralarla pek çok köle alıp âzâd etti.[1]

Zekât, farklı seviyelerdeki insanlar arasında kurulan ve cemiyeti bütünleştiren bir köprüdür. Bu sebeple Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-: “Zekât, İslâm’ın köprüsüdür” buyurmuştur.[2]

Cemiyetin mağdur insanlarını sevindiren zekâtın, verenlere sağladığı kazanç ise daha büyüktür. Hakîkaten “temizlik, sâfiyet, artış, bereket” mânâlarını ifâde eden “zekât”, insanı bâzı kalbî hastalık ve kötülüklerden arındırır, malın temizlenip bereketlenmesini sağlar.[3] Zekât ibadeti, insanın sahip olma ve menfaat duygularını da terbiye eder.

Zekât, servet sahiplerinin nâil oldukları ilahî nimetlere karşı ifâ etmeleri gereken şükrün bir ifadesidir. Cenâb-ı Hak, şükredildiği takdirde nimetlerini artıracağını, nankörlük edildiğinde ise azâbının şiddetli olduğunu bildirmiştir.[4]

Zekâtın, millî servetin sürekli dolaştırılması, işleyip verimli hâle gelmesi, piyasanın hareketlenmesi, alışverişin canlanması gibi çok anlamlı ekonomik faydaları da mevcuttur.

Yine zekât sâyesinde Allah yolunda gayret eden pek çok insana destek verilerek hayırlı işlerin yapılmasına öncülük edilir. İlim talebelerinin okumasına yardımcı olunarak ilmin ve fennin gelişmesine zemin hazırlanır.

Zekât almak değil, zekât vermek daha makbuldür. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“Veren el alan elden daha hayırlıdır. Yardım etmeye, geçimini üstlendiğin kimselerden başla! Sadakanın hayırlısı, ihtiyaç fazlası maldan verilendir. Kim insanlardan bir şey istemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez. Kim de tokgözlü olursa, Allah onu zengin kılar” buyurmuştur. (Buhârî, Zekât 18; Müslim, Zekât 94-97, 106, 124)

Bundan dolayı, daha hayırlı duruma yükselmek isteyen Müslümanlar, büyük bir şevkle çalışıp kazanarak veren el olma gayreti içinde bulunurlar. Neticede insanlar tembellik ve miskinlikten kurtularak çalışma ve kazanma azmi elde ederler.

Zekât verilmediğinde ise bütün bu faydalar tersine dönerek, fert ve toplum aleyhine büyük zararlar meydana gelir. Zekât vermek sûretiyle tedâvi edilmeyen cimrilik hastalığı, insanı dünyada sıkıntı içinde bıraktığı gibi, âhirette de büyük bir azâba sürükler. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Bir kimseye Allah Teâlâ mal verir, o da zekâtını ödemezse, bu mal kıyamet günü oldukça zehirli büyük bir yılan hâlinde karşısına çıkarılır. Yanaklarının üzerinde (gazap ve zehirinin şiddetini gösteren) iki siyah nokta vardır. O gün bu azgın yılan, mal sahibinin boynuna dolanıp (ağzını kapatacak şekilde) iki yanağından şiddetle ısırır ve: «–Ben senin (dünyada çok sevdiğin) malınım, ben senin hazînenim!» der.” (Buhârî, Zekât, 3; Tirmizî, Tefsir, 3/3012. Krş. Âl-i İmrân, 180)

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, zekâtın toplumda ağır bir yük olarak görülmeye başlandığı ve zamanla tamamen ihmal edildiği vakit, insanların başına bir kısım belâların geleceğini haber vermiştir.[5] Bir defâsında da şöyle buyurmuştur:

“Mallarının zekâtını vermekten kaçınan her millet, mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır ve hayvanları olmasa, onlara yağmur yağdırılmaz.” (İbn-i Mâce, Fiten, 22; Hâkim, IV, 583/8623)

Dipnotlar:

[1] Bkz. Bûtî, Fıkhu’s-sîre, Beyrut 1980, s. 434. [2] Beyhakî, Şuab, III, 20, 195; Heysemî, III, 62. [3] Tevbe, 103; Sebe, 39. [4] İbrâhîm, 7. [5] Tirmizi, Fiten, 38/2210, 2211.

Kaynak: Murat Kaya, Ebedi Kurtuluş Yolu, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZEKAT VE SADAKA VERMENİN HİKMETLERİ

Zekat ve Sadaka Vermenin Hikmetleri

ZEKAT VE SADAKA VERİRKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?

Zekat ve Sadaka Verirken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.