Zengin Olmanın Yolu
Gönlü zengin kimselerin bir tebessümü bile sadaka yerine geçer. Çünkü gönül zengini, tebessümünün sevgisi ile ferâhtır ve etrafını da ferâhlatır. Ve gerçekten bu hâl, ne kadar güzel bir infâktır. Bunun aksi olarak gönül fakîri olanları ise, hiçbir şey zenginleştiremez.
İslâm’ın ilk mübârek şehîdesi Sümeyye Hatun’un hâli bizler için ne kadar ibretlidir. O; canını, ne ulvî bir îmân heyecanıyla Allâh yolunda infâk etmişti. Şimdi cenneti satın almış ve kıyâmete kadar gelen mü’minlerin gönüllerinde taht kurmuş olarak ebedî mükâfâtının verileceği ânı bekliyor. Demek ki, canımızla, malımızla infâka yönelmeliyiz.
Çanakkale harbinde Türk ordusunun atacak barutu kalmamasına rağmen müşahhas bir can ve mal infâkı yaşandığı için zafer müyesser olmuştu. Târîhte böyle misâller çoktur.
Malın Allâh’a satılışı ise infâk iledir. Cenâb-ı Hakk, müttakîlerin vasıflarını sayarken:
“Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allâh yolunda infâk ederler.” (el-Bakara, 3) buyurmaktadır.
Allâh için vermenin umûmî ismi olan sadaka ve infâkın çeşidi çoktur.
Sadaka ve infâk, var olanı vermekten başlar. Buna göre yarım hurma dahî infâktır. Kulu cehennem ateşinden muhâfaza eder. Dolayısıyla Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- her mü’mini zengin görür. Çünkü O, hadîs-i şerîflerinde mü’mindeki tekbîr, tevhîd, emr-i bi’l-ma’rûf, mazlûma yardım, mü’mini tesellî, muzdarip gönülleri sevindirme, yoldan eziyet verici şeyleri izâle, hasta ziyâreti vb. husûsların birer sadaka olduğunu buyurur.
Bu itibarla asıl zenginlik, gönüldeki kanâatledir. Herkes, kanâati kadar zengindir.
Gönlü zengin kimselerin ise, bir tebessümü bile sadaka yerine geçer. Çünkü gönül zengini, tebessümünün sevgisi ile ferâhtır ve etrafını da ferâhlatır. Ve gerçekten bu hâl, ne kadar güzel bir infâktır. Bunun aksi olarak gönül fakîri olanları ise, hiçbir şey zenginleştiremez.
Demek ki hakîkî zenginlik, mal çokluğu değil, gönül zenginliği iledir. Gerçek mü’minler de, bu zenginlik nîmetine sahip olup infâkta bulunanlardır. İnfâk, bir mü’minin mükellef bulunduğu diğergâmlık ve duyarlılığın en kâmil bir tezâhürüdür.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, İslam İman İbadet, Erkam Yayınları, 2012, İstanbul