Zevc ve Zevce Ne Demek? Zevc ve Zevce Ne Anlama Gelir?

Zevc ve zevce ne demek? Zevc ve zevce kelimelerinin anlamı nedir? Zevc ve zevce kelimelerine örnek cümleler...

Zevc: Koca, eş anlamına gelmektedir.

Zevce: Nikâhlı kadın, eş anlamına gelmektedir.

ZEVC VE ZEVCE KELİMELERİNE ÖRNEK CÜMLELER

Ne mutlu, her nefes ve davranışta Allah rızâsını arayanlara, niyetlerini Allah rızâsı ile te’lif eden zevc ve zevcelere!”

Yûnus Dede, bu cümlelerden sonra, evlenenlere hayır duâ ile sohbetini tamamladı.

*****

Leylâ Hâtun şöyle anlatır:

“Müslüman olduğumuz için Ömer bize çok kızıyordu. Habeşistan’a hicret etmek için yola çıkmaya hazırlandığımızda, ben devenin üstündeyken geldi ve:

«−Nereye gidiyorsunuz ey Ümmü Abdullâh?» diye sordu.

«−Dinimiz husûsunda bize eziyet ettiniz, biz de işkence görmeyeceğimiz bir yere gidiyoruz.» dedim.

«−Allâh sizinle berâber olsun!» dedi.

Zevcim Âmir gelince, Ömer bin Hattâb’ın yumuşak tavrını ona anlattım.

O:

«−Gâlibâ sen onun müslüman olmasını umuyorsun. Vallâhi Hattâb’ın merkebi müslüman olur da o yine müslüman olmaz.» dedi.

*****

Allâh Rasûlü’nün Hazret-i Sevde vâlidemizle izdivâcına, Osman bin Maz’ûn’un zevcesi Havle Hâtun vesîle olmuştur.

Havle Hâtun, izdivac meselesini Hazret-i Sevde’nin babasına bildirince, o:

“−Doğrusu Muhammed çok şerefli bir zevc olur!” diyerek evlenmelerine muvâfakat etti.

Fakat Sevde Hâtun vefât eden kocasından beş veya altı küçük çocuğu olduğu için Peygamber Efendimiz ile izdivâca cesâret edemiyordu.

*****

Biricik yavrusunu ve zevcesini ıssız bir çölde bırakan İbrâhîm - aleyhisselâm-, onlar için ayrıca şu duâyı yaptı:

“Ey Rabbim! Burayı emîn bir belde kıl! Halkından Allâh’a ve âhiret gününe inananları çeşitli meyvelerle rızıklandır!..” (el-Bakara, 126)

*****

Peygamber Efendimiz’in zevcesi Safiye bint-i Huyey -radıyallâhu anhâ- ’nın naklettiğine göre, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hicret esnâsında Kuba köyüne geldiğinde, babası yahûdî Huyey bin Ahtab ile amcası Ebû Yâsir hemen oraya gitmişler, güneş batarken de çok bitkin ve üzgün bir hâlde eve dönmüşlerdi.

Ebû Yâsir, kardeşine:

“−Bu zât, geleceği beklenilen Peygamber midir?” diye sordu. Huyey:

“−Evet, vallâhi odur!” dedi. Ebû Yâsir:

“−Bunun o Peygamber olduğundan emin misin? İyice tespit ettin mi?” diye sordu. Huyey:

“−Evet!” karşılığını verdi.

“–O hâlde, O’na karşı kalbinde ne var?” diye sorunca da Huyey:

“−Vallâhi hayatta olduğum müddetçe O’na hep düşmanlık besleyeceğim!” dedi. (Ebû Nuaym, Delâil, I, 77-78)

*****

Ebû Tâlib’in zevcesi Fâtıma Hâtun, son derece fazîletli ve iyi kalpli bir hanımdı. Fahr-i Kâinât Efendimiz, İslâm ile şereflenip Medîne’ye hicret eden bu mübârek hâtunu sık sık ziyâret eder, onun evinde kuşluk uykusu uyurdu.

*****

Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, şehevî arzuları için evlenmiş olsaydı, Medîne’de Muhâcirler ile Ensâr’ın yetişmiş ve çok güzel kızları vardı.
Herhangi bir müslüman, kızını Hazret-i Peygamber’e vermeyi büyük bir şeref sayar, kızlar da “Peygamber zevcesi” ve “mü’minlerin annesi” olmaya can atarlardı. Fakat Rasûl-i Ekrem Efendimiz bu yola hiç mürâcaat etmemiştir.

*****

Fahr-i Kâinât Efendimiz’den sonra ilk müslüman, muhterem zevcesi Hazret-i Hatîce -radıyallâhu anhâ- idi.

*****

ilk hicret, Mekke devrinin 5. yılının Receb ayında yapıldı.

İlk kâfile; on ikisi erkek, beşi kadın, toplam on yedi kişiden müteşekkil idi. İçlerinde Osman bin Affân, zevcesi Hazret-i Rukıyye, Zübeyr bin Avvâm, Mus’ab bin Umeyr, Abdurrahmân bin Avf, Ebû Seleme, Ümmü Seleme, Osman bin Maz’ûn, İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anhüm- gibi ashâbın ileri gelenleri de mevcuttu.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.