Zeyd Bin Hattab (ra) Kimdir?

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh Mekkeli ilk Müslümanlardan!..

İslam’ın en zor günlerinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize teslim olan bir iman eri!..

Hazreti Ömer radıyallahu anh’ın ağabeyisi!.. O, Mekke’de doğup büyüdü. Künyesi, Zeyd ibni Hattab ibni Nüfeyl el-Kureşi el- Adevî’dir. Mekke’nin önemli kabilelerinden Adevî oğullarına mensuptur. Annesi, Esma binti Vehb, kardeşi Hazreti Ömer radıyallahu anh’dir.

Zeyd ibni Hattab çevresinde sevilip sayılan birisiydi. Çok sabırlı ve cömert bir ahlaka sahibdi. Ocağında ateşi sönmez, tenceresi ateşten inmez bir sahâbi idi. Misafir gelir de evini bulamaz diye ateşi sabaha kadar yanık tutardı. Vakur, sâkin, sessiz bir hayat yaşadı.

O, İslâm’a dâvet başlayınca vakit kaybetmeden Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile görüşerek yeni din hakkında bilgi aldı. O güne kadar nâzil olan vahyi Efendimizden dinledi. İndirilen âyetleri kendisi de okudu ve mânâsının derinliğine hayran kalarak hemen Müslüman oldu. Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh, Ebu Lübabe radıyallahu anh’ın kızı Lübabe ile evlendi. Ondan Abdurrahman adında bir oğlu oldu.

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh ilk muhacirlerdendir. Müşriklerin zulmü artmaya başlayınca ailesi Lübabe ile kardeşi Hazreti Ömer radıyallahu anh ve bir gurup sahabi ile birlikte Medine’ye hicret etti.

Fahr-i Kâinat sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de Medine’ye hicret edince onu Ma’n ibni Adiy ile kardeş yaptı. (İstiab, II, 553; Üsdü’l-ğabe, II, 356)

CESARET VE ŞECAAT SAHİBİ

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh sessizdi fakat cesaret ve şecaat sahibiydi. Bedir, Uhud, Hendek savaşlarında büyük kahramanlıklar gösterdi. Özellikle Uhud günü gösterdiği kahramanlık dillere destandı. Onun bu bahadırlığı şöyle anlatılmaktaydı:

Uhud günü bir ara Zeyd’in zırhı çıktı. Onun üzerinde zırh olmadan savaştığını gören Hazreti Ömer radıyallahu anh, kardeşi Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh’a:

“Al şu zırhımı giy! dedi.

Zeyd radıyallahu anh şehadeti arzu ediyordu. Bu sebebten kardeşine:

“Hayır!” dedi ve şöyle devam etti:

“Ben de senin arzu ettiğini istiyorum” dedi.

Şehid olma hasretinden dolayı zırhı giymeyeceğini söyledi.

Hazreti Ömer radıyallahu anh ısrar etti ve:

Zırhımı senin giymen için yemin ettim, dedi.

Zeyd bin Hattab radıyallahu anh, kardeşi Hazreti Ömer radıyallahu anh’ın yemininin yerine gelmesi için zırhı giydi. Bir müddet sonra zırhı sırtından çıkardı.

Hazreti Ömer ona: “Niçin çıkardın?” diye sordu.

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh gönlünde yatan özlemi dile getirerek şöyle dedi:

“Senin kendin için istediğin şehitliği, ben de kendim için istiyorum!” dedi.

İkisi de şehitlik için hazırlandılar. Korkusuzca düşman safları arasına dalıp var güçleri ile çarpıştılar. (İbn-i Sa’d, III, 378; İbn-i Abdilberr, II, 550; İbn-i Esir, II, 286; İbn Seyyid, II, 24, Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, I, 216)

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh  İki Cihan Güneşi sallallahu aleyhi vesellem efendimiz’in dâr-ı beka’ya irtihallerinden sonra da cihaddan geri kalmadı.

SAVAŞ MEYDANLARINDA BİR YİĞİT

Hazreti Ebu Bekir radıyallahu anh zamanında oniki hicri yılda vuku bulan Yemame savaşında da büyük kahramanlıklar gösterdi.

Bir ara Müslümanlar gevşeyip geri çekilmeye başladılar. Bu durumu gören Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh:

“-Kaçış nereye? Kaçmak yok. Bu nasıl yiğitlik? Yiğitlik böyle olmaz” dedi ve şöyle haykırdı:

“-Ey Allah’ım! Arkadaşlarımın geri çekilip kaçmasından dolayı Sen’den özür diliyorum.

Ey insanlar! Dişlerinizi sıkın, sebat edin. Düş­manınız üzerine atılın ve onları vurun. Vallahi  ben onları yeninceye kadar veya şehid oluncaya kadar çarpışacağım.”

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh sel gibi gelen düşmana karşı hücum etti ve kahramanca çarpışarak savaştı.

O, uzun boylu, güçlü kuvvetli ve iri yapılıydı. Savaş meydanında önüne geleni yere seriyordu. Düşman saflarını yara yara bir hayli içlerine doğru girmişti. Bir ara aniden gelen bir kılıç darbesiyle şehadet şerbetini içti.

Elindeki sancak yere düştü. Yakınında bulunan Salim ibni Ma’kıl radıyallahu anh hemen koşup sancağı yerden alıp kaldırdı.

HZ. ÖMER'İN KARDEŞ ACISI

Zeyd ibni Hattab radıyallahu anh’ın şehadet haberi kardeşi Hazreti Ömer radıyallahu anh’a ulaşınca:

“-Allah Zeyd’e rahmet etsin. Kardeş acısı ne zormuş!” dedi ve gözlerinden yaş geldi. Peşinden şunları söyledi:

“-Allah kardeşime merhamet eylesin. O beni iki güzellikte geçti. Birincisi, o benden önce İslam’la şereflendi. İkincisi, benden önce şehidlik mertebesine erdi” dedi. (İstîâb, II, 553)

Cenab-ı Hak cümlemize Zeyd İbni Hattab radıyallahu anh’ın güzelliklerinden hisseler nasip eylesin. Bizleri onun şefaatine nail eylesin. Amin.

Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 325, Mart 2013

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.