Zikir Hakkında Âyet ve Hadisler

Kalb çok zikirle yumuşar. Hiç bir şey buna mâni olmamalıdır. İnsanın mükerrem oluşu zikr-i dâimî ile tecellî eder, beden bununla nurlanır, temizlenir.

Allah teâlâ ve tekaddes hazretleri buyurur:

“Rabbınıza gizli ve tevâzû içinde tedarrû ve niyazla duâ edin.” (Âraf Sûresi / 55)

“Mü’minlerin kalblerine Allah’ın zikriyle Allah korkusundan dolması zamanı gelmedi mi?” (Hadîd Sûresi / 16)

VÜCUDUN TOPRAĞIN İÇİNDE ÇÜRÜMESİNİ ENGELLER

Mahmûd Sâmî -kuddise sirruh-:

– Allah’ı devamlı anmak kalbi yumuşatarak, hassas hâle getirip tasfiye edecek en birinci şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak: “Siz beni çok çok anın!” buyurmuştur.

Zirâ az yapılan zikir kalbin yumuşamasına kâfî gelmez. Kalb çok zikirle yumuşar. Hiç bir şey buna mâni olmamalıdır. İnsanın mükerrem oluşu zikr-i dâimî ile tecellî eder, beden bununla nurlanır, temizlenir. Her uzvun kendi zikri vardır. Bunların hepsi bedenin zikrini ve devamlı huzuru kazandığı zaman insan vücudu artık toprağın içinde çürümekten kurtulur. Cenâb-ı Hak âyet-i kerîmelerde dâimâ çok zikretmeyi emretmiştir. Zirâ Allah’ı unutan kimse kendi nefsini de unutur. Hem de kendisini de unutturur. Allah unutmaktan münezzehdir.

Yine Allah teâlâ buyurur:

“Siz Allah’ı unutanlar gibi olmayın ki, bu unutmaları onlara kendi nefislerini unutturmuştur.” (Haşr Sûresi / 19)

ZİKİR NASIL LETÂİFLERE DAĞILIR?

Kalbi zikirle meşgul etmeli, zikirle uyandırmağa, çalıştırmağa gayret etmelidir. İyi çalışıldığı takdirde zikir bütün letâiflerde dağılır, nefse, sonra cesede. Bunun için de:

  1. Akşam yemeklerini az yemek ve erken yatmak.
  2. Seherlerde kalkmaya azimli olmak.
  3. Ders yaparken gönlü Allah’a bağlamak.
  4. Uykuyu ve konuşmayı azaltıp, helâle dikkatli olmak.
  5. Salihlerle ve sâdıklarla berâber olmak.
  6. Gündüzleri de dâimâ gönlü Cenâb-ı Hakka bağlamak gerekir.

Allah’ı devamlı anmak, kalbi yumuşatmak ve tasfiye etmek için şarttır. Çünkü Cenâb-ı Hak -azze ve celle- hazretleri “Siz beni çok anın, çok çok anın!” buyurmaktadır. İnsan ne kadar gönlünü zikre verirse o kadar çabuk terakkî eder.

ZİKİR İKİ KISMA AYRILIR

Kadı Iyaz -rahimehullah- buyurdu:

– Zikir iki kısımdır, biri zikr-i kalbî, diğeri de zikr-i lisânîdir. Zikr-i kalbî de iki kısımdır. Birisi zikirlerin en yükseği ve âlâsıdır ki, Allah zülcelâl hazretlerinin azamet ve celâlini, ceberut ve melekût âyâtını tefekkürdür.

Kıyamet günü olup da, Cenâb-ı Hak mahlûkâtını hesaba çektiği vakitte hafaza melekleri, kulun hasenât ve seyyiât defterlerini getirirler. Cenâb-ı Hak buyurur ki:

– Kulumun âmâlinden bir amel kaldı mı?

Melekler de:

– Yâ Rabb! Biz bir şey bırakmadık. Bildiğimiz şeyleri saydık ve yazdık.

O vakit Cenâb-ı Hak buyurur ki:

– Benim yanımda kulumun bir hasenesi vardır. Ben o hasene ile o kuluma mükâfat veririm. O da o kulumun hafî olarak zikridir ki, meleklerimin işitmediği bir zikirdir.

ALLAH'I ZİKRETMEK İÇİN TOPLANANLAR

Zünnûn Mısrî -kuddise sirruh- buyurdu:

– Kalbin salâhı için bir saat çalışmak, ins ile cinnin ibâdetinden daha fazîletlidir.

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurur:

“Nerde bir cemaat toplanır ve Allah’ı zikrederlerse, melâike onları kuşatır. Etraflarında döner. İlâhî rahmet onları kaplar ve Allah teâlâ kendi katında onları anlatır.” (Müslim)

Kaynak: Sâdık Dânâ, Altınoluk Sohbetleri-1, s. 73-75

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.