Zikir Halkalarının Fazileti
Zikir ehlini nîmet bilip onlarla ünsiyet etmek ve onların meclislerine devam edip zikir halkalarına iştirâk etmek, büyük bir saâdettir. Bunun aksine gâfillerin meclislerine yönelmek ise, o nisbette büyük bir felâkettir.
Rabbimiz, zikir ehli sâlih mü’minlerle beraber olmayı, buna mukâbil, zikirden nasipsiz gâfillerden de uzak durmayı şöyle emretmektedir:
“Sabah-akşam Rabʼlerine, O’nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sebât et. Dünya hayâtının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini Biz’i anmaktan gâfil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.” (el-Kehf, 28)
HZ. DÂVÛD'UN (AS) MÜNÂCÂTI
Yine bu hususta Hazret-i Dâvûd -aleyhisselâm-’ın şu münâcâtı da çok ibretlidir:
“İlâhî! Sen’i hatırlayıp zikredenlerin meclisinden beni ayırma! Şâyet gâfillerin meclisine gitmek istersem, ben daha oraya gitmeden ayaklarımı kır! Zira Sen’in böyle yapman, benim için büyük bir lûtuftur.” (İhyâ, I, 852)
Öte yandan, Allâh’ın anıldığı zikir meclislerinin, Hak katında müstesnâ bir kıymeti vardır. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu gerçeği şöyle ifâde buyurmuştur:
“Bir topluluk Allâh’ı zikretmek üzere bir araya gelirse melekler onların etrafını sarar; Allâh’ın rahmeti onları kaplar; üzerlerine sekînet iner ve Allah Teâlâ onları yanında bulunanlara över.” (Müslim, Zikir, 38-39)
Yine bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Allah Teâlâ, kıyâmet günü bir topluluğu diriltir ki onların yüzü nurdan parlamaktadır, inciden yapılmış minberler üzerine otururlar ve bütün insanlar onlara gıpta eder. Bunlar, ne peygamber ne de şehiddirler.” buyurmuştu.
Bir bedevî hemen dizleri üzerine çökerek:
“–Yâ Rasûlâllah! Ne olur onları bize anlat da bilelim!” dedi.
Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle îzah etti:
“–Onlar, çeşitli kabile ve beldelerden olup Allah için birbirlerini seven ve Allâh’ı zikretmek üzere toplanarak O’nu ananlardır.” (Heysemî, X, 77)
Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün ashâbına zikir halkalarının fazîletini beyân etmek için:
“−Cennet bahçelerine uğradığınızda oradan hakkıyla istifâde ediniz.” buyurdu. Ashâb-ı kirâm:
“−Cennet bahçesiyle neyi kasdediyorsunuz yâ Rasûlâllah?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- cevâben:
“−Zikir halkalarını.” buyurdu. (Tirmizî, Deavât, 82/3510)
Sahâbeden Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh- da buyuruyor ki:
“Yer halkı gökte yıldızları parlak olarak gördükleri gibi, gök halkı da yeryüzünde Allâh’ın zikredildiği evleri öyle parlak olarak görürler.” (İhyâ, I, 852)