Zikir Nedir? Kalbî Zikir Nasıl Yapılır?

Allah`a İman

Zikir, hatırlamak, anmak, zihinde tutmak, unutmamak mânâsına Kur’ân kaynaklı bir terimdir. Tasavvufta zikir kendisine sıklıkla atıf yapılan bir kavramdır.

Zikir, dille, bedenle ve kalple olmak üzere üç kısımda mütâlaa edilmiştir. Dilin zikri, Allah Teâlâ’yı güzel isim ve sıfatlarıyla yâd etmek, hamdetmek, tesbih edip yüceltmek, kitâbını okumak ve O’na duâ etmektir. Bedenin zikri de her bir uzvu ne ile emrolunmuş ise onunla meşgul etmek ve yasaklardan alıkoymaktır. Kalbin zikrini ise Elmalılı Hamdi Efendi şöyle izah eder:

KALBÎ ZİKİR ÜÇ TÜRLÜ YAPILIR

“Kalbî zikir, Allâh’ı gönülden anmaktır ki başlıca üç gruptur:

1) Allâh’ın zâtına ve sıfatlarına delâlet eden delilleri düşünmek ve O’nun mülkü hakkında kalbe gelen şüphelere cevap aramaktır.

2) Rabbimizin üzerimizdeki haklarını ve kulluk vazifelerimizi tefekkür etmektir. Yani Allâh’ın emir ve yasaklarını, bunların delil ve hikmetlerini düşünmektir. (Zira insan, tekliflerin mâhiyetini ve ilâhî emirlere itaatin neticelerini bilince, sâlih amellere daha çok rağbet eder.)

3) İç âlemdeki ve dışarıdaki mahlûkatı ve bunlardaki yaratılış sırlarını tefekkür ederek her zerrenin ilâhî âleme bir ayna olduğunu idrâk etmektir. Bu aynaya gereği gibi bakanların gözüne o cemâl ve celâl âleminin nurları yansır ve bundan bir şuur ânı içinde alınacak olan zevkin bir parıltısı bile dünyalara değer.

Zikrin bu mertebesinin nihâyeti yoktur. Bu noktada insan kendinden ve âlemden geçer. Bütün şuuru Hak’ta kaybolur. Hattâ zikir ve zâkirden (zikredenden) hiçbir nâm ve nişan kalmaz. Sadece mezkûr (zikredilen Hak) hissedilir. Gerçi bu makâmın lâfını edenler çoktur, fakat buna erenlerin lâf ile alâkası yoktur.” (Hak Dîni Kur’an Dili, [el-Bakara, 152])

Velhâsıl bütün varlıklar, insan idrak ve şuuruna kudret eliyle tutulmuş bir ilâhî tecellîler aynasıdır. Bu aynadaki sır ve hikmetleri sezebilmek ise gönül aynasının berraklığına bağlıdır.

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları