Ziyâret Tavafı

Tavaf nedir? Ziyaret tavafı nedir, nasıl yapılır? Ziyaret tavafının hükmü.

Tavaf, “bir şeyin çevresinde dolaşmak, dönmek” demektir. Bir terim olarak ise tavaf, Haceru’l-Esved’in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayıp, Kâbe’nin çevresinde yedi defa dönmektir. Her bir dolanıma “şavt” denir. Yedi şavt bir tavaf olur.Ziyaret tavafı farz olup haccın iki rüknünden biridir. Buna “ifâda tavafı” da denir. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve o Beyt-i Atik’i (Kâbe) tavaf etsinler” [1] Tavaf bir çeşit namazdır. Hadiste şöyle buyurulur: “Tavaf, Allah Teâlâ’nın kendisinde, yani tavaf yaparken konuşmayı mübah kıldığı bir namazdır.” [2]

Yapılmak istenen bir amele kalben niyet etmek yeterlidir. Ayrıca dille söylemek müstehaptır. Tavaf niyeti olmaksızın Kâbe’nin çevresinde dolaşmak tavaf sayılmaz. Niyette tavafın çeşidini belirlemek gerekmez. Mutlak tavaf niyeti yeterlidir. Çünkü bayram günlerinde yapılacak ilk tavaf, ziyaret tavafı, Âfâkîler’in, Arafat’ta vakfeden önce yapacakları Kâbe tavafı da kudüm tavafı sayılır.

Bütün hac çeşitlerinde, farz olan ziyaret tavafının hangi vakitten itibaren yapılacağı yani başlangıç vakti önemlidir. Son vakti için bir sınır yoktur, ömrün sonuna kadar herhangi bir vakitte yapılması yeterlidir. Ancak bayram günlerinden sonraya geciktirmek kurban cezası gerektirir.

ZİYARET TAVAFI NE ZAMAN YAPILIR?

Hanefî ve Mâlikîler’e göre ziyaret tavafının başlangıç vakti, kurban bayramının ilk günü fecr-i sâdıktan itibaren başlar. Şâfi ve Hanbelîler’e göre ise, arefe günü gece yarısından itibaren başlar. Ziyaret tavafı bu ilk vaktinden sonra, ömür boyu her zaman yapılabilirse de Ebû Hanîfe’ye göre kurban kesme günlerinde yani bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar, Mâlikîler’e göre ise, Zilhicce ayının sonuna kadar yapılması vâciptir. Bir özür olmaksızın bundan sonraya bırakılırsa kurban cezası (dem) gerekir.

ZİYARET TAVAFI FARZ MIDIR?

Ebû Yûsuf, İmam Muhammed ile Şâfi ve Hanbelîler’e göre ise, ziyaret tavafının bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil sünnet hükmündedir. Bir özür olmaksızın daha sonraya bırakılması mekruh ise de ceza gerektirmez.

Ziyâret tavafının bayramın ilk gününde yapılması daha faziletlidir.

ZİYARET TAVAFI NASIL YAPILIR?

Tavafların Harem’in içinde ve Kâbe’nin çevresinde yapılması gerekir. Kâbe’nin çevresinde tavaf yapılan yere “tavaf alanı (metâf)” denir. Tavaf sadece burada yapılmaz. Mescid-i Haram’ın içinde olmak şartıyla, daha geniş halkalar halinde yapılabileceği gibi, mescidin üst katlarından da yapılabilir. Çünkü Hanefîlere göre Kâbe’nin üstü göklere kadar kıble yönü sayılır.

Hanefîlere göre, tavafta şavtların yarıdan çoğunu, yani en az dördünü yapmış olmak tavafın geçerlilik şartı olup, son üç şavt eksik kalsa, tavaf yine geçerli olur. Ancak farz veya vâcip tavaflarda eksik kalan şavtların tamamlanması vâciptir. Bu yapılmadığı takdirde, her şavt için ceza gerekir. Diğer üç mezhebe göre ise, yedi şavtın hepsi rükün olup, bütün şavtlar yapılmadıkça tavaf geçerli olmaz.

Tavaf sırasında namaz kılanların önünden geçmekte bir sakınca görülmemiştir. Nitekim Hz. Peygamber Haceru’l-Esved’in karşısında namaz kılarken, önünden erkek veya kadınların geçtiği, önünde bir sütre bulunmadığı nakledilmiştir. Bunu Kâbe’de namaz kılanın önünden geçmek caizdir, şeklinde yorumlayanlar da olmuştur.[3]

Tavaf sırasında farz namaza başlansa, imamla birlikte ilk rekâta yetişme umudu varsa, şavt tamamlanır, aksi durumda şavt yarıda kesilerek imama uyulur ve namazdan sonra yarım şavta devam edilir.

Bir kimse, tavaf ve sa’y yaparken, şavtların arasını bir gün gibi bir süreyle ayırsa şavt, tavaf veya sa’y bâtıl olmaz, fakat yeniden başlaması müstehap olur.

Tavaf sırasında bir şey yemek mekruh, sa’y sırasında ise câizdir. Ancak her ikisinde de su içmek caiz görülmüştür.[4]

Dipnotlar:

[1] Hac, 22/29. [2] Nesâî, Menâsik, 36; Dârimî, Menâsik, 32; A. İbn Hanbel, III, 414, IV, 64, V, 377. [3] İbn Âbidîn, age, IV, 521. [4] İbn Âbidîn, age, IV, 511. 

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZİYARET TAVAFI NEDİR?

Ziyaret Tavafı Nedir?

ADETLİ İKEN ZİYARET TAVAFI YAPILABİLİR Mİ?

Adetli İken Ziyaret Tavafı Yapılabilir mi?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.