Zuhri Ahir Namazı Kılmak Gerekir mi?
Zuhr-i ahir namazı, son öğle namazı demektir. Cuma namazı öğle namazının vaktinde kılınıp, onun yerini tuttuğuna göre, ayrıca böyle bir namaz kılmanın anlamı ve İslâm’daki yeri nedir? Zuhr-i ahir namazının hükmü...
Hz. Peygamber’den ve ilk dönemden gelen rivayetler arasında zuhri âhir namazı diye bir namazdan söz edilmez. Bu namaz, cumanın sıhhat şartlarının, özellikle Cuma namazının bir yerleşim biriminde bir tek mescidde kılınması şartının, şehir ve kasabaların nüfusunun artması yüzünden gerçekleşmemesi ve bir şehirde birkaç yerde Cuma namazı kılma zorunluluğunun ortaya çıkmasıyla gündeme gelmiş bir namazdır.
Fakihlerin bu konudaki görüş ayrılığı yüzünden, cuma namazı kılındıktan sonra “Zuhr-i âhir adıyla dört rekatlı bir namazın kılınması bazı fakihlerce müstahsen görülmüştür.”
ZUHR-İ AHİR NAMAZINA NASIL NİYET EDİLİR?
Zuhr-i âhir namazı, Cuma namazının arkasından kılınan dört rekât sünnnetten sonra kılınır ve “vaktine yetişip henüz üzerimden düşmeyen son öğle namazına” diye niyet edilip, tam öğle namazının dört rekât farzı veya dört rekât sünneti gibi dört rekât olarak kılınır. Sünnet gibi kılınınca, son iki rekâtında Fâtiha’ya ilave edilen sûre veya bir miktar âyet bunun sıhhatine zarar vermez.
- Hanefîlerde fetvaya esas olan mezhep görüşüne göre, güçlüğü ortadan kaldırmak için bir şehirde birden fazla yerde cuma namazı kılınabilir. Çünkü büyük şehirlerde tüm cemaatı tek camide toplama imkânı kalmamıştır. Aksi halde büyük güçlükler doğar ve cumaya geleceklerin yolu çok uzatılmış olur. Ancak ihtiyaç olmayan küçük mescitlerde cuma namazına izin verilmemesi, şehirlerde ihtiyaç kadar bir kaç yerde Cuma namazı kılınması, Hz. Peygamber ve dört halîfe döneminde kılınan Cuma namazı anlayışına daha uygundur.
- Yukarıdaki sebeplerden ötürü zuhr-ı âhir namazının kılınması birçok alim tarafından müstahsen görülmüş, hatta Şâfiî fakihlerinden pek çokları da bunu uygun bulmuşlardır. Çünkü İmam Şâfiî’ye göre bir beldede ilk kılınmaya başlanan cuma namazı muteberdir, diğerleri muteber olmaz. Durum böyle olunca, cuma namazına sonra başlamış olanların öğle namazını kılmaları gerekir. İmam Mâlik ise bu konuda cuma kılınan en eski tarihli mescidi esas almış, diğerlerinin namazını sahih görmemiştir.
Bununla birlikte konu ictihada dayalı olduğu için İmam Şâfiî daha hayatta iken Bağdat’ta çeşitli camilerde cuma namazının kılındığını gördüğü halde buna karşı çıkmamıştır.
İbn Rüşd (ö. 520/1126 ), birden çok yerde cuma namazı kılmaya engel olma konusunda sağlam bir delil bulunmadığını belirttikten sonra, “aksi halde böyle önemli bir konuda Resûlullah’ın susmaması, açıklama yapması gerekirdi” der ve şu âyetleri zikreder: “Biz sana Kur’an’ı, insanlara kendillerine indirilen hükümleri açıklaman için indirdik.”(1) “Biz sana Kitab’ı, ancak görüş ayrılığına düştükleri şeyleri kendilerine açıklaman için indirdik.”(2)
Dipnotlar:
(1) Nahl, 16 /44.
(2) Nahl, 16 /64; bk. İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, I, 154; İbn Âbidîn, age, I, 755 vd; İbn Kudâme, Muğnî, II, 334 vd.; Bilmen, age, s. 16 4, 16 5
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm İlmihali, Erkam Yayınları