Zuhurat Ne Demek? Zuhurat Ne Anlama Gelir?
Zuhurat ne demek? Zuhurat kelimesinin anlamı nedir? Zuhurat kelimesine örnek cümleler...
Zuhûrât: Zâhir olanlar, meydana gelenler, hâsıl olanlar. Beklenmedik, hesapta olmayan hâller anlamlarına gelmektedir.
ZUHURAT KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Tasavvufî bir görünüşe bürünerek, resim ve fotoğraflarla mânevî arayışlara girenler, şerʼî esaslara mugâyir olsa bile rüya ve ilhamlarla amel edenler… Asıl gâyeyi unutarak, keşif, kerâmet, zuhûrat ve sünûhat peşinde koşanlar vs…
*****
Kemâller, karşılaştıkları bu Yûnus Dede’nin dilinden ve gönlünden dökülen keşif ve firâset dolu sözlerle o güne kadar tanımadıkları bir mâneviyat âleminde büyük bir nasîbe namzet olduklarını anlayarak zuhûrâtı beklemeleri lâzım geldiğini düşündüler. Yûnus Dede, târihte iz bırakmış meşhur rüyâlardan bahsederek sözüne devâm etti ve Azîz Mahmûd Hüdâyî Hazretleri’nin, devrinin pâdişâhı I. Ahmed Hân’ın gördüğü bir rüyâyı şöyle tâbir ettiğini nakletti:
“−Sultan I. Ahmed Han, bir gün rüyâsında; Avusturya kralı ile güreşe tutuştuğunu, sırt üstü yere düştüğünü ve sırtının toprağa yapıştığını gördü. Ürpererek uyandı. Çok heyecanlandı. Üzüldü. Çünkü rüyânın zâhirî görünüşü korkutucu idi.
*****
Bir gün umreye gidiyordum. Uçak lebâleb dolu idi. Yanlışlıkla fazla bilet kesildiğinden, yolcu fazlası vardı. Abdülkâdir Efendi de orada sâkince ayakta duruyor, hakkındaki zuhûrâtı bekliyordu. Derken hostes geldi ve onu fiyatı normalden çok daha pahalı olan «first class» denilen lüks kısma yerleştirdi… O manzara da şüphesiz onun niyet temizliğine ve samîmiyetine mukâbil, Rabbimizʼin bu tevbekâr kuluna lûtfettiği bir ikrâmıydı.
*****
Tasavvufun mânâsından habersiz bir şekilde, “takvâ” ölçüleriyle yaşadığını zanneden bâzı ham sofular da, dînî bilgisi zayıf bâzı kimselere tesir
ederek zarar verebilirler. Zira seyr-i sülûk esnâsında, yani mânevî terbiye yolculuğunda îfâ edilen riyâzat, mücâhede ve bâzı rûhî temrinler neticesinde, kalpte zuhûrat, tulûat, ilhamlar ve duyuşlar meydana gelmeye başlar. Bunlar, asıl maksat olmayıp aşılması gereken vehim ve hayallerdir. Ayrıca bunların Rahmânî mi, yoksa gayr-i Rahmânî mi olduğunu ayırt edebilmek için, ehil bir mürşide ihtiyaç vardır. Kâmil mürşidler, bu gibi zuhûrâtı Kur’ân ve Sünnet rehberliğinde tahlil ederek müridlerine gerekli tavsiyelerde bulunur ve onların istikâmetini muhafaza ederler.
*****
Kur’ân ve Sünnet’in istikâmet ölçülerini yeterince hazmetmeden veya kendisini şer’î ölçülerle irşâd edecek kâmil bir mürşidden mahrum
bir şekilde bu tip zuhûratlarla karşılaşan bâzı sofular, farkına bile varmadan nefs ve şeytanın tuzağına düşebilirler. Gördükleri bâzı mânevî işaretlerle kendilerini kemâle ermiş zannederek etraflarına doğru-yanlış telkinlerde bulunmaya, âyet ve hadisleri kendi noksan bilgilerine göre yorumlamaya başlayabilirler. Bu gibi câhiller, irşâd ettiklerini düşünerek farkına bile varmadan kendilerine uyanları yoldan çıkarabilirler.