Zulüm Asla Payidar Olmaz

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu haftaki cuma hutbesi “Zulüm Asla Payidar Olmaz” başlığıyla yayınlandı.

“Zulüm Asla Payidar Olmaz” başlığıyla yayınlanan bu haftaki cuma hutbesinde, İslam’da zulmün haram kılındığı ve yaptıkları zulüm nedeniyle toplumların helak edildiği belirtildi.

Hutbede, zulmün ilelebet sürmeyeceği ve zalimlerin amaçlarına ulaşamayacakları vurgulandı.

04.10.2024 tarihli cuma hutbesi...

ZULÜM ASLA PAYİDAR OLMAZ

Muhterem Müslümanlar!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Allah, onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor.”[1]

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Zalimin zulmünü önlemedikçe size de kurtuluş yoktur.”[2]

Aziz Müminler!

Yüce dinimiz İslam’ın haram kıldığı günahlardan biri de zulümdür. Zulüm; adaleti gözetmemek, hak ve hukuk tanımamaktır. İnsanların canına, malına, namus ve haysiyetine kastetmektir. Zulüm, insanın Rabbine, kendisine ve çevresine karşı işlediği bir suçtur. Dünyanın huzur ve barışı, insanlığın geleceği için büyük bir tehdit ve tehlikedir. Toplumların helak olma sebeplerinin başında zulüm gelmektedir.

Kıymetli Müslümanlar!

Cenâb-ı Hak, yeryüzünde adaletin tesis edilmesini, zulmün ortadan kaldırılmasını emretmiştir. Gönderdiği bütün Peygamberlere hakkın hâkim kılınması için zulüm ve zalimlerle mücadele görevi vermiş, zulme ve zalime karşı durmaktan kaçanları ise uyarmıştır.[3] Bu sebepledir ki zulüm ne kadar büyük bir günahsa zulme rıza göstermek de o kadar büyük bir günah, ağır bir vebaldir. Mazlumun yanında olmak, maddi ve manevi imkânları onlar için seferber etmek, imanın gereğidir. Her ne sebeple olursa olsun zalime destek olmak, onlara meyletmek, zulmü görmezlikten gelmek ise yapılan her suça ortak olmaktır. Yüce Rabbimiz, bu hususta bizleri şöyle uyarmaktadır:وَلَا تَرْكَـنُٓوا اِلَى الَّذ۪ينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُۙ  “Zalimlerin yanında olmayın; sonra ateş sizi de yakar.”[4]  

Değerli Müminler!

Yıllardır Filistin’de uygulanan zulüm, son bir yılda benzeri görülmemiş bir soykırıma dönüştü. Dünyanın gözü önünde bir millet topyekûn tarihten silinmeye çalışılıyor. Siyonist zalimler, çocuk, kadın ve yaşlı on binlerce masumu Gazze’de katlettiler, katletmeye de devam ediyorlar. Şimdi de küresel suç ortaklarıyla birlikte aynı katliamı diğer İslam beldelerine yayarak, dünyayı savaş alanına çevirmek istiyorlar. Ancak şu husus unutulmasın ki, her geçen gün İslam beldelerinin kan ve gözyaşı diyarı haline gelmesinin başlıca sebebi, Müslümanlar arasındaki ümmet bilincinin, kardeşlik hukukunun zayıflamış olmasıdır. İnananların ilim, bilim ve teknoloji alanında üstünlüğünü kaybetmesidir. Hâlbuki Cenâb-ı Hakk şu hususu asla unutmayalım ki, orlar., وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَم۪يعاً وَلَا تَفَرَّقُواۖ “Hep birlikte Allah’ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.”[5] buyurmakta, birlik ve beraberliğimizi her zaman güçlü tutmamızı, her türlü tefrikadan uzak durmamızı istemektedir. وَاَعِدُّوا لَهُمْ مَا اسْتَطَعْتُمْ مِنْ قُوَّةٍ “Düşmanlarınıza karşı gücünüz yettiği kadar hazırlık yapın, kuvvet hazırlayın.”[6] ayetiyle de düşmanlarımıza karşı her alanda güçlü olmamızı emretmektedir.

Aziz Müslümanlar!

Zulüm asla payidar olamayacaktır. Zalimler hain emellerine ulaşamayacaktır. Kâfirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Bize düşen ise, her türlü ihtilafı ve çekişmeyi bir kenara bırakmak, İslam kardeşliğini esas almaktır. Ümmet bilincini canlı tutmak, birlik ve beraberliğimize sahip çıkmaktır. Maddi ve manevi her alanda güçlü olmak, barış ve huzuru temin etmek için gayret göstermektir. Zulme destek verenlere, binlerce masumun kanında eli olanlara her alanda kararlılıkla karşı durmaktır. Zulme ve zalimlere karşı yapılacak olan etkinliklere kayıtsız kalmamaktır. Unutmayalım ki zalimlere karşı atılan her adım, söylenen her söz, gösterilen her tavır, İslam beldelerinde barış ve esenliğin yeniden hâkim olmasına, mazlumların gözyaşlarının dinmesine vesile olacaktır.

Hutbemi Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in bizi her an kötülere ve kötülüklere, zulme ve zalimlere karşı uyanık ve tedbirli olmayı emreden şu hadis-i şerifiyle bitiriyorum: “Kim bir kötülük ve haksızlık görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.”[7]

Dipnotlar:

[1] İbrâhîm, 14/42.

[2] İbn Mâce, Fiten, 20.

[3] Tâhâ, 20/ 24,43; Sâd, 38/ 26; Nâziât, 79/17; Enfâl, 8/15.

[4] Hûd, 11/113.

[5] Âl-i İmrân, 3/103.

[6] Enfâl, 8/60.

[7] Müslim, Îmân, 78.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.