Zümer Suresi 33. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Zümer Suresi 33. ayeti ne anlatıyor? Zümer Suresi 33. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Zümer Suresi 33. Ayetinin Arapçası:

وَالَّذ۪ي جَٓاءَ بِالصِّدْقِ وَصَدَّقَ بِه۪ٓ اُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ

Zümer Suresi 33. Ayetinin Meali (Anlamı):

Doğruyu getiren peygamber ile onu tasdik edenlere gelince, işte Allah’a karşı gelmekten ve her türlü fenâlıktan sakınanlar onlardır.

Zümer Suresi 33. Ayetinin Tefsiri:

“Doğruyu getiren”, Resûlullah (s.a.s.)’dir. Onu tasdik eden de örnek olması açısından Hz. Ebubekir ve Hz. Ali gibi mü’minlerdir.  Ancak kıyâmete kadar Kur’an’ı tasdik edecek her mü’min bu safta yer alır. İşte Peygamber ve ona tâbi olanlar, iman, ibâdet, ahlâk ve muâmelâtıyla Kur’an’ın öğrettiği takvâ hayatını yaşadıkları için, müttakî kullar olmuşlardır. Yüce Allah onlara ikramda bulunacaktır. Cennette onlara istedikleri her nimeti ihsan edecektir. Bu, onların dünyada ihsan şuuruyla, yani her daim kendilerini Allah’ın murakabesinde hissederek ve O’nun tarafından görüldüklerini bilerek kulluk yapmalarının mükâfatıdır. Fakat Kur’an’ı tasdik edenlerin hepsi aynı ayarda müslüman olamayabilir. Daha önce hayatına günahlar bulaşmış olanlar, hatta büyük günahlara düşmüş olanlar bulunabilir. Bir kısım ibâdet ve taatlerinin tam hakkını veremeyenler de olabilir. Eğer bunlar samimi bir tevbe ile takvâ hayatına yönelirler ve bu şekilde ömürlerini tamamlarlarsa, bu gibiler için burada çok büyük bir müjde yer almaktadır: “Allah onların yaptıkları en kötü günahları bile bağışlayıp silecek ve yaptıkları amellerin en güzeline göre onları mükâfatlandıracaktır.” (Zümer 39/35) Buna göre en kötü günahların bağışlanması, bütün günahların bağışlanacağı; eksik kalan amellerin de, en güzel yaptıkları amel ayarında değerlendirilip kabul edileceği anlamına gelir. Bu da bizim gibi günahkâr kullara gerçekten çok büyük bir müjde, şükretmek gereken çok büyük bir ilâhî lutuftur.

Bu gerçekler ışığında bir düşünün bakalım:

Zümer Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Zümer Suresi 33. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.