Zünnûn-i Mısrî’den (k.s.) Bir Gence Tavsiyeler

Zünnûn-i Mısrî Hazretleri bir gence şu tavsiyelerde bulundu.

Zünnûn-i Mısrî -rahmetullâhi aleyh- şöyle buyuruyor:

Bir gence şu tavsiyelerde bulundu:

“Ey delikanlı! Nefsine melâmet silâhı ile (onu kınayıp ayıplamakla) karşı çıkıp, zulmün her türlüsünü defederek onu derli toplu bir şekle sok. Böyle yaparsan yarın selâmet (kurtuluş) elbisesini giyersin. Onu emniyet bahçesinde hapset. Îmânın gerekleri olan farzların acılığını ona tattır ki cennet nimetlerine ulaşasın. Sabır kadehinden ona yudumlat. Fakrı ona vatan eyle ki işin tamam olsun.” Genç:

“Söylediğin şeylere hangi nefsin gücü yetebilir” deyince şöyle devam etti:

“Bir nefis ki… Azlığa sabreder. Gece karanlığında kendini ibâdete verir. Şartsız ve istisnasız dünyayı verip, âhireti satın alır. Allah korkusu ve O’nun için mahzun olma zırhını giyer. Cehâletin karanlığından ilmin aydınlığına çıkar ki zîra cehâletin karanlıkları içinde bir şey yapılamaz. Lezzetleri terk edip kendine hâkim olur. Gözünü âhirete diker. Fenâ diyarına basîretle nazar eder. Günahlardan geri durur. Yiyecek olarak aza kanaat eder. Hevâ ordularını mağlup eder. Zifiri karanlıkları aydınlatır (cehâleti ortadan kaldırır). Şevk ve iştiyak maskesi ile başı örtülür. Sabah karanlığında kendisine zor gelecek işleri yapmak için paçaları sıvar. Güzel yiyecekleri bırakıp basit şeylerle geçinir. İşte böyle bir nefis gerçek mânâda hem kendisine hem de başkalarına hizmet edebilir. Söylediğim hususları ancak böyle bir nefis gerçekleştirebilir. Yarın için güzel ameller işler. Tabii bütün bunlar Hay ve Kayyûm olan Allah Teâlâ’nın yardım ve inâyeti ile olacak şeylerdir.”

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZÜNNÛN-İ MISRÎ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Zünnûn-i Mısrî Hazretleri’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.