Zünnûn-i Mısrî’nin (k.s.) Duası

İlk dönem sûfîlerinden Zünnûn-i Mısrî Hazretleri’nin etmiş olduğu duayı yazımızda okuyabilirsiniz.

Zünnûn-i Mısrî -rahmetullâhi aleyh- şöyle duâ ederdi:

ZÜNNÛN-İ MISRÎ HAZRETLERİ’NİN DUASI

“Güç senindir, bolluk sendendir. Sen her yaratığına kuvvet ve kudretinle yardım edensin. Sen dilediğini yapansın. Sana aslâ acz ve cehâlet ârız olamaz. Noksanlık ve ziyâdelik Sana tuzak kuramaz. Nasıl kurabilsin ki onları da Sen var ettin. Onlar Senin yaratığın, Sen bütün delillerinle mevcûd iken onlar yoktu. Yaratıkları Senden başka var edecek yoktur. Her kavranan şey kendisinin mahlûku, her mahlûk kendisinin sanat eseri olan zâtın şânı ne yücedir. Bu dünyada gözler O’nu kavrayamaz. Hiçbir mekân O’ndan müstağnî olamaz. Seni senden başka hiç kimse gerçek anlamda tanıyamaz. Ancak vahdâniyetini ikrâr edebilir. Mârifeti eksik olandan başka kimse Senden habersiz olamaz. Hiçbir şey Sana diğerini unutturamaz. Senin kudretine kimse sınır çizemez. Hiçbir yer Sensiz olamaz. Hiçbir durum, Seni başkasından alıkoyamaz.

Allâh’ım, gözlerimizi yaşlı, gönüllerimizi ibretle dolu eyle! Kalp­le­ri­mi­zi Senden korkarak semâ kapılarına yükselt. Gözlerimize bir mârifet ve basîret kapısı aç! Mârifetlerimize, hikmet nûruna nazar kılma anlayışı ver, ey âşıkların gönül dostu ve ey gönüllerin nihâî durağı!

Allâh’ım, Sen dostlarına yakın olansın. Tevekkül ehline yetensin. Sen onların gönüllerine ve sırlarına âgâhsın. Benim sırrım Sana açıktır. Ben Sana özlem duyuyorum. Günah beni Senden uzaklaştırınca zikrin beni kuşatır. Bilirim ki bütün işler senin elindedir. İşlerin kaynağı senin kazâ ve kaderindir. Zillet ve noksana benden uygun kim var? Çünkü beni zayıf yarattın. Affına benden lâyık kim var? Sen bunu önceden biliyorsun. Senin emrin beni kuşatmıştır. Ben senin emrine izninle itâat ettim. Bu yüzden Sana minnet borçluyum. Sen biliyorsun ki ben isyâna düştüm, aleyhimde delilin var. Ben senden rahmetinin gereğini; ihtiyâcımı sadece Sana arz etmeyi, zâhir ve bâtın günahlarımı bağışlayıp beni kendinle her şeyden müstağnî kılmanı diliyorum.”

Kaynak: Mehmet Lütfi Arslan, Marifet Meclisleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ZÜNNÛN-İ MISRÎ’DEN (K.S.) BİR GENCE TAVSİYELER

Zünnûn-i Mısrî’den (k.s.) Bir Gence Tavsiyeler

ZÜNNÛN-İ MISRÎ HAZRETLERİ’NİN SOHBETİ

Zünnûn-i Mısrî Hazretleri’nin Sohbeti

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

  • Duaların arapça metinleri de olsa iyi olur. Selametle

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.