Zürriyet Ne Demek? Zürriyet Ne Anlama Gelir?
Zürriyet ne demek? Zürriyet kelimesinin anlamı nedir? Zürriyet kelimesine örnek cümleler...
Zürriyet: Soy, nesil anlamlarına gelmektedir.
ZÜRRİYET KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Mikroskopla bile görülemeyen küçücük bir gen içinde hapsedilen birkaç milyon atomun böyle yeryüzündeki bütün hayatı kat’î olarak idare edebilmesi keyfiyeti, sadece hikmet sahibi bir yaratıcıdan sâdır olabilecek sonsuz bir ilim ve kudretin eseri olabilir; başka hiçbir nazariyeye imkân yoktur.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur: “Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şâhit tutarak, «Ben sizin Rabbiniz değil miyim?» buyurmuştu. Onlar da, «Evet, şâhit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız, kıyâmet günü, «Biz bundan habersizdik» dememeniz içindir.” (el-A‘râf, 172)
*****
Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in oğlu Kâsım’ın, iki yaşında iken vefât etmiş bulunmasını fırsat bilerek, Âs bin Vâil’in ağzından O’na “ebterdir” dediler. Yâni zürriyeti kesik, nesli bitmiş, soyu tükenmiş diye alay ettiler. Böylece Allâh Rasûlü’nü insanların gözünden düşürüp, O’nun, gönüllerdeki tesirini izâle etmek istiyorlardı.
Ancak bunda da muvaffak olamadılar. Kevser Sûresi, yüzlerine bir sille-i Kahhâr olarak şakladı:
“(Habîbim!) Hiç şüphesiz Biz sana Kevser’i verdik! Öyleyse Rabbin için namaz kıl ve kurban kes! (Üzülme! Bil ki) asıl ebter, soyu kesik olan, sana hınç besleyen ve buğzedendir!” (el-Kevser, 1-3)
Bu sûreden anlaşıldığı vechile, hangi zaman ve mekânda olursa olsun, Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e buğzeden ve hınç yüklü olanların ortak sıfatı “ebterlik”tir. Âlemlerin Efendisi’ne bedevî demeye kalkışan görgüsüzler, Kâinâtın Fahr-i Ebedî’sine kendi cüceliklerini izâfe etmeye cür’et eden ahmaklar, getirdiği hak dîne -hâşâ- çöl kânunu diyen zavallı bedbahtlar, maddî-mânevî nasipsiz, zürriyetsiz, ebter kimselerdir.
*****
“Zinâ” ile “cimâ” da bunun gibidir. Nesilleri mahveden zinâ, haram ve merdut bir fiildir. Hayırlı bir zürriyete ve dolayısıyla huzurlu bir cemiyete vesîle olan iffetli bir âile hayatı ise helâl ve makbuldür. Nitekim âyet-i kerîmede şöyle buyrulmaktadır:
“(Ve o kullar): «Ey Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl!» derler.” (el-Furkān, 74)
*****
Varlık Nûru bir kapla su getirterek abdest aldı. Hazret-i Ali’yi çağırdı. Abdest suyundan onun göğsüne ve iki omuzunun arasına serpti. Sonra Fâtıma - radıyallâhu anhâ-’yı çağırdı. Ona da aynısını yaptıktan sonra kendisini ev halkının en hayırlısına nikâhladığını söyledi. Fâtıma ve Ali için önlerinden ve arkalarından:
“Ey Allâh’ım! O ve zürriyeti hakkında kovulmuş şeytandan Sana sığınırım!” diyerek duâ etti. (İbn-i Sa’d, VIII, 24; Diyârbekrî, I, 411)
YORUMLAR